3. Hukuk Dairesi 2014/7535 E. , 2014/15433 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TARSUS 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2013
NUMARASI : 2011/648-2013/611
Taraflar arasında görülen ziynet eşyasının aynen iadesi veya bedelinin tahsili davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların, yaklaşık 10 yıl kadar önce evlendiklerini; müvekkilinin kardeşinin davalıya iş bulduğunu, kardeşinin yardımı ile ev kiraladıklarını; davalının, arkadaşı ve akrabalarının ortak konuta gelmemesi için dayatmalarda bulunduğunu; ortak konutun yiyecek ihtiyacını karşılamadığını; ayrıca, müvekkiline şiddet uyguladığını, küfürler ettiğini; müvekkilinin, ailesini ziyaret ettiği bir gün davalının evin kilidini değiştirdiğini, babasının gelip müvekkilini alıp götürdüğünü; tarafların ayrı yaşadıklarını belirterek, düğünde takılan ve davalı yanında bulunan, 25 adet çeyrek altın, 7"li tabir edilen 22 ayar altın gerdanlık, 4 adet 22 ayar altın yüzük, 7 adet altın bilezik, 1 çift 22 ayar altın küpe, 1 adet yanar döner olarak tabir edilen 22 ayar künye, 1 adet 22 ayar bileklikten oluşan altınların iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde, değeri olan 18.025,00 TL için altınların yıllık yasal faizi ile birlikte, davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının annesinin, müvekkilinin babasına ve annesine ağza alınmayacak ithamlarda bulunduğunu; müvekkilinin hiçbir zaman davacıyı evden kovmadığını, eşine sadık olduğunu, evin geçimini sağlamak için elinden geleni yaptığını; müvekkilinde bulunan bir adet yanar döner künye, bir adet nişan yüzüğü, bir adet de söz yüzüğü ile Tarsus Aile Mahkemesindeki 2011/216 D."iş sayılı dosyada tespit edilen eşyaların iadesine hazır olduklarını savunup; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasındaki boşanma davasında dinlenen tanıklar ve eldeki davada dinlenen tanıkların beyanları birlikte; davacı kadının, kısa bir süre anne babasının evine gittiği, döndüğünde evin kilidinin davalı eşi tarafından değiştirildiğini öğrendiği eve giremediği; sonrasında, babası ve yakınları ile gelerek çeyiz olarak getirdiği eşyaları aldığı, davalıdan altın ve ziynet eşyalarını da talep etmesi üzerine, davalının karşı çıktığı, düğünde takılan çeyrek altınlardan bir kısmının davacı tarafından bozdurulduğu, davalı tarafın da bir kısım ziynet eşyalarının kendisinde kaldığını kabul ettiği ve dava sürecinde davacıya iade ettiği; davacıya, düğünde takılan ve bağış niteliğinde olan altın ve ziynet eşyalarının ayrılırken, davalının uhdesinde kaldığını gösteren somut delillerin olduğu; tüm bu delillere göre, davalının, altın ve ziynet eşyalarını kendi tasarrufunda tuttuğu, bir kısmını iade etmesinin kalan eşyaların kendisinde olmadığını göstermediğinden bahisle; davanın kısmen kabulü ile, 8.040,22 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava; davacıya, düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi; olmadığında, bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
TMK.nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlanması gerekir. Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş; davalı koca ise, onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre, olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların, davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda, ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.
Somut olayda; davacı, iddiasını ispat yönünden tanık beyanlarına dayanmış, yargılama sırasında dinlenilen tanıkların, davacının ortak konuttan ayrılma şekli hususunda beyanlarının alınmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece; tanıkların, davacının ortak konuttan ayrılma; şekli konusunda görgüye dayalı, birbirini destekler mahiyette, ispata yönelik beyanlarının alınması, tanık beyanları ile davacının ortak konuttan ayrılma şekli ispatlanamadığı takdirde; davacı tarafın, dava dilekçesinde “tüm yasal ve takdiri deliller” ibaresi ile yemin delilline dayanması karşısında, davacıya, yemin delili hatırlatılarak; sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.