3. Hukuk Dairesi 2014/11886 E. , 2014/15611 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet eşyası-alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vekili Av.... geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı ve vekili gelmediler. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların 26.05.2011"de boşandıklarını, davacıya takılan, dava dilekçesinde sayılan ziynet eşyalarının, elinden alındığını, davalının annesinde kaldığını belirterek, aynen iadesine, olmadığı takdirde toplam 40.350 TL"nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında; davacıya ait ziynet eşyalarının bir kısmının evlilik birliği içinde düğün borçlarına harcanmış olduğunu, bir kısmının ise davacı ortak konutu terkederken birlikte götürdüğünü belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı kadın evi terkettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyalarının götürülmesi konusunda engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, ispat edemediği için davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Ancak, ziynet eşyaları yönünden; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü ise davacı kadındadır.
Somut olayda; davalı kocanın, takılan altınların bir kısmının evlilik birliği içinde iade edilmemek üzere düğün borçlarına harcanmış olduğunu belirtmesi karşısında bozdurulan bu altınlar yönünden, kadının isteği ve onayı ile bozdurulduğunun kanıtlanması, davalı kocaya düşmektedir,
O halde, mahkemece yapılacak iş; davalı kocaya bozdurulan altınların kadının isteği ve onayı ile bozdurulduğunun yemin dahil her türlü delil ile, ispatına imkan verilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda davacının ziynet alacağına ilişkin talebin tümden reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine
ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.