3. Hukuk Dairesi 2014/7164 E. , 2014/15728 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 5.TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2012/412-2013/1017
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; mesken elektrik aboneliği olan davalının 27.01.2000-24.02.2014 tarihleri arasındaki 49 adet elektrik faturasını ödememesi nedeniyle, hakkında 3972.64 TL"nin tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmadaki beyanında,borcun kendisine ait olmadığını,binayı inşa ettiği için sözleşme imzaladığını,davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davacı kurumun ödenmeyen faturalara rağmen elektriği kesmediği için zararın artmasına neden olduğu, bu nedenle davalının ilk dört adet faturadan ve bu faturaların gecikme zammından sorumlu olduğu,geriye kalan elektrik borçlarından sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; davacı elektrik idaresinin olayda müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı ve bu kusurun, davalının ödeyeceği elektrik bedelini ne oranda etkileyeceği noktasında toplanmaktadır.
09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince, zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.
Oysa, davacının uzunca bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektrik kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de, bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davalının beraatini gerektirmeyeceği gibi, tüketim bedeli olan ana borçtan da hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Olsa olsa davalının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammı ve işleyecek yasal faizden sorumluluğunu ortadan kaldırır. Aksine düşünce, davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki, bu da usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder.
Bundan ayrı olarak İİK. 67/2. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının dava ederek haklı çıkması zorunludur. Borçlunun kötüniyetle itiraz etmiş olması yasal koşul değildir. İcra inkâr tazminatı, işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre icra inkâr tazminatına asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı üzerinden değil takibe esas asıl alacak miktarı üzerinden hükmedilmesi gerekir.
Somut olayda; faturaya dayalı alacağın likit ve belirli olduğu, yargılamayı gerektirmediği, borçlunun ne kadar miktarı ödemesi gerektiğini bildiği kabul edilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme sonucu icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hâl böyle olunca; mahkemece yapılacak iş dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifeleri ve taraflar arasında imzalanan sözleşmenin (varsa) ilgili maddeleri uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükârda sorumlu olduğu gözetilerek, Yönetmelik, tarife ve taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince (borç ödenmemesi nedeniyle) elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi, bu tarihe kadar olan borcun gecikme zammı veya faiz dahil hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacının elektriği kesmemesinin (kendisi için) müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davalı açısından gecikme zammından veya faizden indirim (%50) sağlayacağı ve yukarıda açıklanan ilke ve esaslarda nazara alınarak bilirkişiden yeniden rapor alınmak suretiyle ve alacak da faturaya dayalı likit bir alacak olduğundan icra inkâr tazminatına asıl (esas) alacak üzerinden hükmedilmesi gerektiği nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.