20. Hukuk Dairesi 2016/2593 E. , 2016/8354 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 22/09/2015 günlü hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 04/10/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden Hazine vekili Av. ... ile diğer taraftan ... Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 05.07.2011 tarihli dava dilekçesi ile özetle; "Müvekkilinin .... ili, ... ilçesi, mahallesinde bulunan tapunun 5357 numarasında kayıtlı taşınmazın 3 nolu bağımsız bölümünü, dava dışı ... adına kayıtlı iken gerçek kimliği bilinmeyen ... isimli şahıs tarafından kendi adına sahte kimlikle ... 2. Noterliğince düzenlettirdiği vekalet ile yine gerçek kimliği bilinmeyen ve sahte kimlik üzerinde yazılı ismi ... olan şahsa satıldıktan sonra, bu kişiden 19/11/2007 tarihinde satın aldığını, malik ... tarafından sahteliğin öğrenilmesi üzerine yargı süreci sonunda yapılan satışların yok hükmünde sayılmasına karar verilip satışın iptal olunduğunu, müvekkilinin büyük bir mağduriyetinin ortaya çıktığını, TMK"nın 1007. maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu belirterek tapu memurunun hatasından dolayı müvekkilinin oluşan zararları karşılığı 8.000,00.-TL tazminatın taşınmazın, ilk satış tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline, fazla hakkın saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili yine mahkemeye harcını yatırmak suretiyle sunduğu 10/02/2012 dilekçesinde; davasını 8.000,00.-TL"den artırarak 262,375.00.-TL ye çıkarmak suretiyle ıslah etmiş, bu bedelin 18.03.2011 (tapu iptal kararının kesinleşme tarihi) tarihinden itibaren davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabülüne; 250.000,00.-TL tazminatın, 18.03.2011 tarihinden itibaren (tapu iptal ve tescil ilamının kesinleşme tarihi) yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile, davacıya ödenmesine karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01/04/2014 tarih, 2014/3432 - 9134 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; "Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, ..., ...’de bulunan 5357 parsel sayılı taşınmazdaki 3 no’lu bağımsız bölümün önce sahte vekaletname ile gerçekte var olmayan ... isimli kişiye, onun tarafından da sahte nüfus cüzdanı ile davacıya satışının yapıldığı, bu durumu öğrenen gerçek tapu maliki .... tarafından davacı aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davaları sonucunda ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/472 - 2010/236 sayılı kararı ile davacı adına olan tapu kaydının iptali ile; gerçek malik adına tapuya tescile karar verildiği, bu kararın 18.03.2011 tarihinde kesinleştiği, bu olay nedeniyle davacı ve 3. şahıslar hakkında dolandırıcılık ve resmi
belgede sahtecilik suçları nedeniyle açılan ceza davasında, ... 5. Ağır ceza Mahkemesinin 2011/264 E. sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda sanıkların üzerlerine atılı suçları işledikleri sabit olmadığından beraatlerine karar verildiği, bu kararın da 10.07.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur."" hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Somut olayda 4721 sayılı Kanunun 1007. maddesi uyarınca Tapu Sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartlarının oluştuğu hususunun mahkemece kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; dava konusu taşınmaz mal arsa niteliğinde olup, arsaların bedelinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur.
Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle zemine, yapıya da birim fiyatlarına göre belirlenen bedelden yıpranma payı da düşülmek suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmadan değer biçilmiştir.
Bu nedenle, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2008 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taşınmaza, genel deyimlerle ve piyasa rayicinden söz ederek değer biçen geçersiz bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi, doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; davacının davasının kısmen kabulüne, 03/07/2015 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak ve daha önce bozmaya konu olan kararın sadece davalı tarafça temyiz edildiği davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu anlaşılmakla 250.000,00.-TL tazminatın 18/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline davacıya verilmesine, Islah ile arttırılan fazlaya ilişkin davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapuda yolsuz işlem nedeniyle Medenî Kanununun 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Dava, 6098 sayılı TBK"nın 146. maddesinde düzenlenen 10 yıllık yasal dava zamanaşımı süresinde açılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 04/10/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.