21. Hukuk Dairesi 2019/6737 E. , 2020/2656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, dava dışı sigortalıya payından fazla ödeme yaptığını iddia eden müteselsil borçlunun, fazla ödemiş olduğu miktarın diğer müteselsil borçludan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, davacının temyiz itirazlarının kabulüne,
2-Dava, iş kazasından kaynaklanan tazminat nedeniyle dava dışı sigortalıya payından fazla ödeme yaptığını iddia eden müteselsil borçlunun, fazla ödemiş olduğu miktarın diğer müteselsil borçludan rücuen tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden, mahkemenin 09/04/2015 tarihli ilk kararının taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemiz’in 27/09/2016 tarih ve 2015/22354 Esas, 2016/11782 Karar sayılı kararı ile kazalının tazminat dosyasında alınan bilirkişi kusur raporunun o dava dosyasında taraf olmayan eldeki dosyanın davalısı ... ’ı bağlayıcı nitelikte olmaması nedeniyle yeni bir bilirkişi kusur raporu alınması ve TTK’nın kazalının kesinleşen tazminatını icra safhasında ödediği göz önüne alınarak zararın artmasından davalı ..."ın sorumlu tutulup tutulamayacağının tartışılması yönünden bozulmasına karar verildiği, anılan bozma ilamından sonra mahkemece alınan 24/04/2017 tarihli bilirkişi kusur raporunda kazalının %25, davalı ...’ın %25 ve davacı TTK’nın %50 oranında kusurları oldukları yönünde görüş bildirildiği, mahkemenin bu kusur raporunu hatalı değerlendirmesi sonucunda davalı ...’ın %15 kusurlu olduğu kabulünden hareket ederek 17/05/2018 tarihli ikinci kararında rücu alacağını bu orana göre belirlediği, bu ikinci kararın da taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemiz’in 15/04/2019 tarih ve 2018/4528 Esas, 2019/2897 Karar sayılı kararı ile müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkide davalı ..."a isabet eden kusur oranının %33,33 olduğu, rücu alacağının bu oran üzerinden tespit edilmesi gerektiği, mahkemece verilen 09/04/2015 tarihli ilk kararın davacı TTK tarafından temyiz edilmediği, bu nedenle davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, ancak 09/04/2015 tarihli ilk kararın aslında davacı TTK tarafından temyiz edildiği, açıklanan son bozma ilamındaki aksi yöndeki tespitin maddi hatadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin ve Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması söz konusu olabilmektedir. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder. Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık, maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır. Öte yandan maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulması gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez.(Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).Müteselsil borçluluk, birden fazla borçlunun her birinin, alacaklıya borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin edimi yerine getirmesi halinde borcun sona erdiği ve buna bağlı olarak diğer borçluların da borçtan kurtuldukları bir birlikte borçluluk halidir. Alacaklı, müteselsil sorumlulardan her birinden tazminat borcunun tamamını veya bir kısmını ifa etmelerini talep edebilecektir. Bu durumda, alacaklının başvurduğu ve payına düşenden daha fazla bir miktar için alacaklıyı tatmin eden müteselsil borçlunun, bu fazla miktar için sigortalının iş kazasına uğramasında kusurları bulunan diğer müteselsil borçlulara, onların iç ilişkideki kusurları oranında, rücû etme hakkı doğacaktır. Ödeme yapan müteselsil borçlunun diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkını kullanması durumunda rücu edilebileceği miktar hesaplanırken kazalının kusurunun dışlanması gerekir. Diğer bir deyişle kazalının veya vefat etmesi durumunda hak sahiplerinin açtıkları maddi ve tazminat davalarında belirlenen kusur oranlarının, müteselsil borçluların kendi iç ilişkilerini ilgilendiren rücu davalarında oranlar değişmeksizin dikkate alınması mümkün değildir. Zira, hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez ilkesine göre sigortalılar veya hak sahiplerinin açtıkları tazminat davalarında maddi zarar tutarları hesaplanırken veya manevi tazminat tutarları takdir edilirken kazalının kusuru dışlanmakta, kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunan diğer kişilerin kusur oranları göz önünde bulundurulmaktadır.Somut olayda kazalı işçinin kusurunun da dahil olduğu toplam %100 kusurun içinde eldeki davanın davalısı olan Turgay"ın kusuru %25 olduğuna göre, kazalının %25 kusuru dışlandığında kalan %75 kusurun içinde davalı ..."a isabet eden kusur oranı, diğer bir deyişle müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkide davalı ..."a isabet eden kusur oranı %33,33 olup rücu alacağının bu oran üzerinden tespit edilmesi gerekir. Mahkemece yapılacak iş, davalı TTK’nın ilk kararı temyiz etmediği kabulünden hareket eden bozma ilamında maddi hata bulunduğu, maddi hatanın usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceğini, davacı TTK’nın icra dosyasına yaptığı 228.627,48 TL ödemenin davalı ...’ın iç ilişkideki %33,33 kusuruna isabet eden kısmının 76.201,53 TL olduğunu dikkate alarak, 76.201,53 TL’nin davalı ...’dan tahsiline karar vermekten ibarettir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davacı TTK‘nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.