22. Hukuk Dairesi 2014/27948 E. , 2016/1165 K.
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi
DAVA : Davacı-karşı davalı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine, davalı-karşı davacı ise ihbar tazminatı ve cezai şart alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi arafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı-karşı davalı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiş; karşı davaya cevabında ise karşı davanın reddini savunmuştur.
Davalı-karşı davacı vekili, davacının işyerinde çalışan diğer arkadaşlarıyla birlikte işe gelmediğini, davacının taleplerinde haksız olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddini savunmuş; karşı davasında ise davacının iş sözleşmesini feshetmesi sebebiyle müvekkili işverenin ihbar tazminata hak kazandığını, ayrıca iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacının müvekkili şirketle aynı alanda faaliyette bulunan bir şirket kurarak rekabet yasağını ihlal ettiğini beyanla, müvekkilinin ihbar tazminatı ve cezai şart alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacı-karşı davalının tüm, davalı-karşı davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Rekabet yasağının ihlali iddiasına dayanılarak talep edilen cezai şart alacağına yönelik uyuşmazlığın, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı sorununun öncelikle çözülmesi gereklidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir.
Eldeki davaya uygulanacak, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348. maddesi:
“İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamında sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alâkadar olamamasını, şart edebilirler.
Rekabet memnuiyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caizdir.
İşçi, akdin yapıldığı zamanda reşit değil ise rekabet memnuiyetine dair olan şart batıldır.” hükmünü içermektedir.
Madde metninde açıkça “…akdin hitamında sonra…” kelimeleriyle ifade edildiği üzere, mülga 818 sayılı Kanun"un 348. maddesinde düzenlenen rekabet yasağına ilişkin hüküm, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra yapılmaması gereken bir hususta düzenleme getirmektedir. İş sözleşmesinin devamı sırasında haksız rekabet hususunda söz konusu hüküm değil; iş sözleşmesine ilişkin hükümler ve haksız rekabete ilişkin genel hükümler uygulanır.
İşçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. İş sözleşmesinin devamı süresince, işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içerisinde yer alan bir yükümlülüktür. İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu, ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır.
İş sözleşmesinin devamı sırasında rekabet yasağının ihlali şeklindeki sadakatsizlik iş mahkemesinde görülecek bir davanın konusunu oluşturur. Bu rekabet yasağının sözleşmeden veya kanundan kaynaklanmasının hukuki sonuçları aynıdır.
Somut uyuşmazlıkta, karşı davada, işçinin, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasıyla, cezai şart alacağı talep edilmektedir. Rekabet yasağının iş sözleşmesinin bitiminden sonraki bir tarihte ihlal edilmesi iş mahkemelerini görevli olmaktan çıkarmaktadır. Kaldı ki, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 4. maddesiyle kanun koyucu, çok açık bir şekilde 818 sayılı Kanun"un 348. maddesinden kaynaklanan davaların mutlak ticari davalardan olduğunu öngörmüştür ( Yürürlükteki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"ndaki karşılığı 4/1.c maddesidir). Mutlak ticari davalar, herhangi bir unsurun bağlama noktasının veya sebebinin, davanın ticari niteliğini değiştirmediği davalardandır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 29.02.2012 tarihli 2011/11-781 esas, 2012/109 karar sayılı ilamında da, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 818 sayılı Kanun’un 348. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken uyuşmazlıklara ilişkin davaların 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3. maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığı ve mutlak ticari davaların görülme yerinin ise açık biçimde ticaret mahkemeleri olduğu belirtilmiştir.
Açıklanan sebeplerle, mahkemece, ticaret mahkemelerinin görevine giren cezai şart alacağına yönelik talebin tefrikiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esasa girilerek karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.