Taraflar arasında görülen davada; Davacı belediye, çekişme konusu 492 ada 89 parsel sayılı taşınmazın davalı ... Fidan A.Ş."ne temlikinin yolsuz olduğunu, ayrıca şartname hükümlerine aykırı davranıldığını, sonradan taşınmazda pay satın alan diğer davalı ...Bağcılık A.Ş."nin ise iyiniyetli üçünçü kişi durumunda bulunmadığını ileri sürerek, davalılar adına tapu kaydının iptali ile belediye adına tescilini istemiş, müdahil davacı Hazine ise, taşınmazın Kalecik Karası üzümü yetiştirilmek üzere davacı belediyeye tahsis edildiğini, taşınmazın tahsis amacına uygun olarak kullanılmadığını ileri sürerek, davalılar adına tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı belediye vekili ve davalılar vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.2.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden ... Bağcılık Yat.Tic.A.Ş. vekili Avukat... ile yine temyiz eden Kalecik Belediye Başkanlığı vekili Avukat ...., temyiz edilen Hazine vekili Av.... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili Av.....gelmedi yokluğunda, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ........ün tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, tapu iptali-tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek Kısa kararda “ Davanın kabulüne, 492 ada 89 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline “ şeklinde hüküm kurulduğu halde, “ Davacı Kalecik Belediye Başkanlığı yönünden açılan davasının subut bulumadığından reddine, müdahil davacı Hazinenin davasının kabulü ile 492 ada 89 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile hazine adına tesciline” denmek suretiyle kısa kararda asıl davacı Belediyenin davası hakkında bir hüküm kurulmadığı halde, gerekçeli kararda asıl davacı Belediyenin davasının reddine karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, davacı Belediye ve davalıların temyiz itirazlarının bu yöne ilişkin olarak kabulüyle, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden tarafların vekilleri için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp, birbirlerine verilmesine, 02.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.