Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/1383
Karar No: 2019/3409
Karar Tarihi: 22.05.2019

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/1383 Esas 2019/3409 Karar Sayılı İlamı

Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)


Ticaret Mahkemesi'nde görülen asıl ve birleşen alacak, birleşen itirazın iptali davalarında davacı, davalıdan aldığı demir cevherindeki tenör farklılığı nedeniyle fazladan ödeme yaptığını iddia ederek alacak talep etti. Mahkeme, davalının sözleşmede belirlenen niteliklere haiz olmayan maden cevheri teslim ettiğini tespit etti ve asıl davanın kısmen kabulüne karar verdi. Birleşen itirazın iptalinde ise mahkeme, davanın haksız olduğunu belirterek reddetti. Birleşen alacak davasında ise sözleşme gereği cezai şart istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine hükmedildi. Ancak, mahkemenin yetersiz bilirkişi raporu ve hesap yöntemi kullanmadan karar vermesi nedeniyle karar bozuldu ve davacının seçtiği seçimlik hakkın tespit edilmesi ve zararın hesaplanmasını istedi. Kanun maddeleri olarak TBK 227. madde belirtilerek, satıcının ayıplı ifa nedeniyle alıcının seçimlik hakları açıklandı.
19. Hukuk Dairesi         2017/1383 E.  ,  2019/3409 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak, birleşen itirazın iptali davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, birleşen itirazın iptali davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen alacak davasının reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davalı birleşen dosyalar davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili asıl davada, davacı ile davalı arasında 29.12.2010 tarihli şölener toz demir cevheri sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında davalı şirketten tedarik edilen demir cevherleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda ödemeye esas Fe tenörleri ile kullanıma esas olmak üzere stokta bekletilen malzemedeki Fe tenörleri arasında ciddi farklılıklar olduğunun saptandığını, bu farklılığın ise davacı şirket işçileri tarafından davalı şirketten tedarik edilmiş olan demir cevherinden alınan numuneyle başka firmalardan alınan Fe tenörü yüksek demir cevherlerinden alınan numunelerin karıştırılmasından kaynaklandığının tespit edildiğini, aradaki bu farklılık nedeniyle davalıya fazladan 1.234.478,55 TL ödeme yapıldığının sulh hukuk mahkemesinde alınan raporla tespit edildiğini, davacının dolandırıcılık nedeniyle davacı şirketi zarara uğratan işçiler ve davalı şirket yöneticileri hakkında savcılığa başvuruda bulunduğunu, davacının 28.02.2012 tarihinde davalı şirkete ihtarname keşide ederek sözleşmeyi 11. madde hükmüne göre feshettiğini ve sözleşme kapsamında davalıdan alınan teminatları cezai şart olarak irat kaydettiğini bildirerek tespit edilen alacaklarından cari hesap kayıtlarına göre davalı firma alacağı olarak gözüken 132.447,22 TL mahsup edildiğinde bakiye kalan 1.102.031,33 TL alacaklarının davalı şirket hesaplarına 7 gün içerisinde yatırılmasını talep ettiğini, ancak tanınan yasal süre içerisinde borcun ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.102.031,33 TL’nin davalının temerrüte düşmüş olduğu 14.3.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, asıl davada davacının sulh hukuk mahkemesinde bilirkişilere gösterdiği cevher yığınının davalı tarafından teslim edilen cevher numuneleri olduğunun anlaşılmadığını, davalının sözleşmede kararlaştırılan niteliklere haiz olmayan bir maden cevheri teslim etmediğini, davalının sözleşme gereğince üzerine düşen yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
    Davacı vekili, birleşen itirazın iptali davasında, faturaya dayalı alacaklarının tahsili amacıyla başlattıkları icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, birleşen itirazın iptali davasında, davacının davalıdan herhangi bir alacağı olmadığını, aksine davalının alacaklı olduğu bedel için dava açtığını belirterek davanın reddine ve %40 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
    Davacı vekili, birleşen alacak davasında ise davalı tarafından maden cevherinin tenör oranının düşük çıktığı gerekçesi ile tek taraflı olarak sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, sözleşmenin 9. maddesinde maden cevher oranının düşük çıkması halinde ceza kesintisi yapılarak davacıya ödeme yapılacağının düzenlendiğini, tenör oranının düşük çıkmasının sözleşmede fesih nedeni olarak düzenlenmediğini, sözleşmenin feshi halinde cezai şartın istenemeyeceğini ileri sürerek davalı tarafından haksız olarak irat kaydedilen 261.000 TL’nin davalıya tediye tarihi olan 28.02.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, birleşen alacak davasında ise sözleşmenin cezalar başlıklı 9/b maddesinde Fe tenörü açısından ret sınırının %47 olarak belirtildiğini, sulh hukuk mahkemesinde alınan raporda Fe tenörünün %43,62 çıktığını, sözleşmedeki ret sınırının altında çıkan demir cevherinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin tesislerine zarar verdiğini, sözleşmenin feshini düzenleyen 11. maddesine göre davalının davacıdan sözleşme kapsamında aldığı teminatları cezai şart olarak irat kaydettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı tarafından davacıya teslim edilen demir cevherinden alınan numuneler üzerinde yapılan incelemede demir tenörünün sözleşmede belirlenen ret sınırı %47’nin altında olduğunun tespit edildiği, davacının sözleşmeyi feshinin haklı olduğu bu nedenle teminatı gelir kaydedebileceği, sözleşmede kararlaştırılan bedel üzerinden yapılan hesaplamada davacı şirketin davalı şirkete fazladan 1.053.625,56 TL ödediğinin tespit edildiği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile davalı alacağının mahsubu sonucu 917.094,94 TL davacı alacağının temerrüt tarihi olan 14/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen itirazın iptali davasında talep edilen miktarın asıl dosyada dava değerinden mahsup edildiği anlaşıldığından bu dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, asıl davacı birleşen dosya davalısının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği anlaşıldığından birleşen alacak davasının reddine karar verilmiş, hüküm asıl davalı birleşen dosyalar davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Asıl dava ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan malın ayıplı olması nedeniyle zararın tahsili istemine ilişkindir. TBK 227. maddesine göre “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcı aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1- Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, 2- Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, 3- Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, 4- İmkan varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır”. Mahkemece öncelikle davacıya dava dilekçesi açıklattırılarak, davacı alıcının TBK 227.maddesindeki ayıplı ifa nedeniyle hangi seçimlik hakları kullandığı tespit ettirilerek, buna göre davacının ayıplı ifa nedeniyle uğramış olduğu zararın Yargıtay denetimine elverişli şekilde konusunda uzman maden mühendisleri ve hesap bilirkişileri aracılığıyla hesaplattırılarak, bilirkişi raporuna asıl davalı-birleşen davalar davacı vekilinin itirazları dikkate alınarak toplanacak deliller doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak ve davacının dava dilekçesi açıklattırılmadan ve uygulanacak yasa hükmü ve hesap yöntemleri belirlenmeksizin karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre asıl dosyanın davalı vekili birleşen dosyanın davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden asıl davacı-birleşen davalıya iadesine, 22/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi