22. Hukuk Dairesi 2014/28117 E. , 2016/1280 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, ilave tediye ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun"dan kaynaklanan ilave tediye alacağını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı tarafa usulüne uygun dava dilekçesi ekli meşruhatlı tebligat çıkartılmış ancak duruşmalara katılmamış ve kendisini bir vekille temsil ettirmemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı vakfın 6772 sayılı Kanun"un 1. maddesi kapsamında değerlendirilerek davacıya ilave tediye ödemesi yapılıp yapılmayacağı noktasındadır.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Kanun ile düzenlenmiştir. Kanun"un 1. maddesinde, Devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.
Buna göre;
"A. İşveren kapsamı yönünden Devlete ve ona bağlı olmak üzere,
1-Genel, katma ve özel bütçeli daireler,
2-Sermayesi değişen kurumlar,
3-Sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar,
4-Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar,
5-3460 ve 3659 sayılı Kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı Devlete ait olan veya bu sermeye ile kurulan iktisadi Devlet kuruluşları,
6-Yukarıda belirtilenlerden olmayan diğer kurum, banka ve ortaklıklar olarak yasada açıkça belirtilmiştir."
3460 sayılı Kanun bugün itibari ile yürürlükte olan bir kanun değildir. 3659 sayılı Kanun ise, banka ve Devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve halen yürürlüktedir. Kanun"un 1. maddesinde, kapsama dahil kurumlar daha ayrıntılı açıklanmıştır.
İş Kanunu kapsamına girsin girmesin, yukarıda belirtilen Devlet ve ona bağlı kurumlarda İş Kanunu"nun 1. maddesindeki tanıma göre, işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı İş Kanunu"ndan önceki İş Kanunu"na atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu işçi tanımına 2. maddesinde yer vermiştir. Buna göre “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O halde bir iş sözleşmesine dayanarak, yukarıda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümlerine istinaden Kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve aynî yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları kurulmuştur. 3294 sayılı Kanun"un 5263 sayılı Kanun"un 19. maddesi ile değişik 7. maddesinin 1. fıkrasında, "...Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları kurulacağı," 3. fıkrasında ise "Vakıf senetlerinin mahallin en büyük mülki amiri tarafından Medeni Kanun hükümlerine göre tescil ettirileceği" belirtilmiştir. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 4. maddesine göre de "Vakıflar özel hukuk tüzel kişiliğine sahiptir." Anayasa"nın 123. maddesinin 3. fıkrasında "Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur." hükmü mevcuttur. Görüldüğü üzere, kanun koyucunun Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına bilinçli olarak "kamu tüzel kişiliği" vermediği, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulmasını ve özel hukuk hükümlerine göre faaliyet göstermesini istediği açıktır.
Öte yandan, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu"nun 8. maddesinde vakfın gelirleri belirtilmiş olup, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu"ndan ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının gelirlerinin, sadece fondan aktarılan paydan oluşmadığı, bunun yanında, her nevi fitre, zekat ve benzeri yardımlardan, işletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirlerden ve diğer gelirlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının özel hukuk tüzel kişisi olduğu, kuruluş amacı ve mali yapısı itibariyle kamu kurumlarından farklı nitelikte olduğu ve bu bağlamda 6772 sayılı Kanun"un 1. maddesi kapsamına girmeyeceği açıktır. Şu halde, mahkemece, davalı vakfın ilave tediye alacağından sorumlu olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulü yönünde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.01.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Bilindiği üzere, 6772 sayılı Yasanın 1 inci maddesinde ilave tediye ödemesi yapmakla yükümlü kurum ve kuruluşlar sayılmış; buna göre, İş Kanunu kapsamında olsun ya da olmasın, genel, katma veya özel bütçeli dairelerle, döner sermayeli kurumların; sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlarla belediyeler ve bunlara bağlı teşekküllerin; yine, 3460 ve 3659 sayılı Yasaların kapsamına giren İktisadi Devlet Teşekküllerinin ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerin; işçi vasfındaki çalışanlarına ilave tediye ödemesinde bulunmaları öngörülmüştür.
İlave tediyeye hak kazanma bakımından, işçinin çalıştığı işyerinin; yukarıdaki şartlara uygun olmak koşuluyla, özel ya da kamusal nitelikte bulunmasının sonuca etkisi yoktur. Yasanın açık hükmü gereğince, kamuya ait şirketler dahi söz konusu Kanun kapsamına alışmıştır.
Dolayısıyla, mahkemenin delilleri değerlendirmesi ve ulaştığı sonuç dosya kapsamına uygun olmakla, bütün temyiz itirazlarının reddi ile usule ve esas itibariyle de yasaya uygun olan yerel mahkeme kararının onanması gerektiği kanaatiyle, Dairenin aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.21.01.2016