3. Hukuk Dairesi 2014/6953 E. , 2014/16044 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAKARYA 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2013/401-2013/610
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının satın aldığı aracın çalıntı olduğunun anlaşıldığını, aracı teslim ettiğini, noterin sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 17.000.00 TL maddi, 1.000.00 TL manevi tazminatın faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalı noterlik yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, davalı noter yönünden davanın kabulüne, 17.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın satış tarihinden itibaren yasal faizi ile bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Noterlik Yasasının 162.maddesi uyarınca; noterlerin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu üzere, zarar gören, davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır. Bu bağlamda, zarar gören kusurlu sorumlulukta olduğu üzere zararını, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. Kusursuz sorumluluğun tüm hallerinde, uygun illiyet bağının zarar görenin veya 3.kişinin ağır kusuru ile beklenmeyen bir halin varlığı durumunda kesileceği, teoride ve yargısal kararlarda kabul edilmiş bulunmaktadır. Aksi halde, risk veya şart nazariyesi öne çıkacak ve zararın varolduğu her halde, kusursuz sorumlu olanın sorumluluğu yoluna gidilecektir ki, böyle bir sonuç hukukumuzda kabul edilmemiştir.
Somut olayda; aracın gerçek malikinin Antakya"da araç kiralama işi yaptığı, ....... plakalı aracı kiraya verdiği ancak aracın geri getirilmediği, aracın 09/08/2012 tarihinde Sakarya"da noterde yapılan sözleşme ile davacıya satıldığı, dosyada bulunan belgelerden gerçek araç sahibinin "15/07/1970 " tarihinde doğduğunun yazılı olduğu, satış günü notere araç sahibi olduğunu söyleyen kişinin sunduğu kimlik belgesinde ise "11/07/1970" tarihinde doğduğunun yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
Öncelikle araç satış sözleşmesinin dayanağını oluşturan belge ile sistemdeki bilgi arasında uzman bilirkişi tarafından teknik inceleme yapılmasını gerektirmeyecek; aynı işi yapan sıradan bir kişinin çıplak gözle fark edebileceği kadar net fark bulunmaktadır; sistemde yeralan gerçek S.. M.. "15/07/2010" doğumlu iken kendisini S.. M.. olarak tanıtan kişi "11/07/1970" doğumlu olduğunu gösteren kimliği ibraz etmiştir; artık bu durumda belgede aldatma yeteneği (iğfal kabiliyeti) bulunduğundan sözedilemez. Tacir olan davacının ise galeri işlettiği, sürekli olarak araç alım satımı ile uğraştığı halde hiç tanımadığı biri ile yapacağı araç alış verişine yönelik bir araştırma yapmamış olduğu, tereddüt etmeden aracı satın aldığı, kasko değeri 28.750.00 TL, satış değeri 20.200 TL olan araç için 17.000.00 TL ödediği ve bu bedeli talep ettiği anlaşıldığından olayda bölüşük kusurunun bulunduğu tartışmasızdır.
Resmi işlem yapma görevini üstlenmiş ve teknolojinin gelişmesi ile kimlik paylaşım sistemi gibi kolaylıklara kavuşmuş olan davalının daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olması nedeni ile daha üst düzeyde dikkat ve özen görevi bulunmaktadır. Ancak, davacının kusurlu davranışı kamusal bir görev yapan davalı noterin sorumluluğunu azaltacak ölçüdedir. Anılan nedenlerle noterin davacının oluşan zararının tamamından sorumlu tutulması doğru bulunmamıştır.
Davacı, davalıdan maddi tazminatın yanında manevi tazminat da talep etmektedir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödenmesini isteyebilir.Somut olayda davacı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma dosyasında "müşteki" sıfatı ile ifade verdiği gibi, davaya konu olay nedeni ile kişilik haklarının da saldırıya uğradığını ve manevi zararının da bulunduğunu ispatlayamamıştır.
Bu durumda manevi tazminat koşullarının gerçekleştiği ispat edilemediğinden istemin tümden reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde davalının manevi tazminatla da sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun olmadığından kararın manevi tazminat yönünden de bozulması gerekmiştir.
Mahkemece, manevi tazminat davasının anılan nedenlerle tamamen reddine karar verilmesi, noterin kusursuz sorumluluğunun ve davacının bölüşük kusurunun dosyadaki tüm belgelerle birlikte yeniden değerlendirilerek; davalı noterin sorumlu olduğu maddi zarar miktarının hakkaniyete uygun olarak yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.