Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakan babası T."un bir kısım taşınmazlarını davalı kardeşlerine temlik ettiğini, bir kısmını da kadastro sırasında davalılar adına tespit ve tescilini sağladığını, işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı miras bırakan babası T."un bir kısım taşınmazlarını davalı kardeşlerine temlik ettiğini, bir kısmını da kadastro sırasında davalılar adına tespit ve tescilini sağladığını, işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle, taraflar arasındaki çekişmede çözüme kavuşturulması gereken hususun, HUMK."nun 237.maddesinde düzenlenen kesin hükmün oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün varlığından sözedilebilmesi için tarafların, dava konusunun ve sebebinin aynı olması gerekir. Öte yandan, maddi anlamda kesinlik yalnız hüküm fıkrası içindir ve hüküm gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur.
Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar.Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır. Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.
Somut olaya, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bakıldığında kesin hükmün varlığından sözetme olanağı yoktur. Zira önceki davada tarafların miras bırakanı Tursun"un da davalı olduğu, mahkemece bir kısım taşınmazlar yönünden feragat nedeniyle bir kısım taşınmazların davalı Tursun adına kayıtlı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine dair kararın temyizi üzerine yapılan inceleme sonucunda "temlik eden kişi sağ iken ileride doğabilecek miras hakkına dayanılarak bu temlikle ilgili olarak tapu iptali ve tescil davası açan davacının taraf ehliyeti bulunmadığından davanın reddedilmesinin sonucu itibarı ile doğru olduğu gerekçesiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak açılacak davalarda, murisin ölümü ile mirasçılarının dava açma hakkı doğmaktadır. (4722 Sayılı Yasanın 17, Türk Medeni Kanununun 599.maddesi)
O halde, ilk davada davanın red sebebi dava tarihinde murisin sağ olması olduğu halde, eldeki dava murisin ölümünden sonra ikame edilmiştir. Öyleyse somut olayda önceki kesinleşen ret hükmünün eldeki dava bakımından kesin hüküm (HUMK. 237. Md.) teşkil etmeyeceği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davanın esasına girilip, gerekli inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hükümden sözedilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.