10. Hukuk Dairesi 2010/2704 E. , 2010/4015 K.
"İçtihat Metni"......
Davacı, ürün tesliminden yapılan tevkifat nedeniyle murisinin 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, yazılı şekilde karar verildikten sonra, vekaletnamesinde davadan feragat yetkisi olan davacının avukatının, davadan feragat ettiğini belirten dilekçeyle 23.10.2010 günü mahkemeye başvurduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 2926 sayılı Kanunun “Sigortalılığın başlangıcı ve zorunlu oluşu” başlığını taşıyan 5. maddesinin birinci fıkrasında, “2. madde kapsamına girenler, on sekiz yaşını doldurdukları tarihi takip eden yıl başından itibaren sigortalı sayılırlar. Ancak, 7. maddede belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülükleri kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden ay başından itibaren başlar.”, anılan Kanunun 36. maddesi gereği olarak da, Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararıyla ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili olanaklı kılınmıştır. İşte bu bağlamda, sigorta primlerinin ürün bedellerinden......adına tevkif suretiyle tahsili halinde, kişinin yukarıda izah edilen 5. maddede yer alan anlamda sigorta başlangıcı olarak; bu tevkifatın, kamu kuruluşlarına yapılan ürün tesliminde yapılmış olması durumunda tevkifat tarihini takip eden aybaşı; özel kuruluşlara yapılan ürün tesliminde yapılmış olması durumunda ise, tevkifatın Kuruma havale edilmesi şartıyla yine tevkifat tarihini takip eden aybaşı esas alınır. 5. maddenin ikinci fıkrasında, “Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz.” hükmü öngörülmüş olup; sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir. Kişilerin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. Dolayısıyla, sosyal güvenlik hakkından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91.
./..
-2-
maddesi kapsamında feragat olanaksızdır ve açılan sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan da feragat edilemez. Davacı ancak, anılan Kanunun 185. maddesinde düzenlenen hakkını kullanabilir ve ileride yeniden dava açabilme hakkını saklı tutarak, davalının rızası ile davanın takibinden vazgeçebilir veya Kanunun 409. maddesi hükmü gereğince davayı takip etmeyerek yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılması ve giderek davanın açılmamış sayılması sonucunu elde edebilir.
Bu nedenle; inceleme konusu davada mahkemece, davadan feragat edilemeyeceği davacının avukatına bildirilmeli, feragat beyanının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185 veya 409. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendisine sorulmak suretiyle belirlenmeli, beyanın anılan anlamlarda kullanıldığı saptandığı takdirde, duruma göre 185 veya 409. maddelerde öngörülen prosedürler işletilmeli, aksi durumda ise, yapılacak değerlendirme sonucuna göre dava konusu istem hakkında karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan ve hükümden sonra ortaya çıkan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu belirgin olup, bozulması gerekmektedir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma içeriğine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, 22.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......