3. Hukuk Dairesi 2014/12662 E. , 2014/16134 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2013
NUMARASI : 2009/364-2013/394
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde davalılardan asil K.. A.. ile A.. A.. geldiler. Davacılar ve vekili, diğer davalılar gelmediler. Gelen asillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalı Hasan Aluç"a ait arsada yapılan binanın 8. nolu dairesini davalı H.. vekili A.. A.."dan satış vaadi sözleşmesi ile 20.12.1996 tarihinde 70.000.000 TL ye satın aldığını, daha sonra davalı A.. A.."ın daireyi vekaleten dava dışı O.. Ç..."ye sattığını, dava dışı O.. Ç.. hakkında açılan tapu iptal-tescil davasının reddedildiğini belirterek, 70.000.000 TL nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini ve ayrıca uzun yıllar taşınmazdan faydalanma imkanından mahrum kalması nedeniyle 8.000 TL tazminatın tahsilini talep etmiş, ıslah ile bedele ilişkin talebini artırarak 70.000.000 TL taşınmaz değerinin tahsilini talep etmiştir.
Davalı H.. A.. mirasçıları cevabında, davacı ile davalı A.. A.. arasında sözleşme tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacı ile daireyi satın alan dava dışı O.. Ç.."nin o tarihte evli olduklarını beyan etmiştir.
Davalı A.. A.. cevabında, diğer davalı H.. A.."a vekaleten daireyi satış vaadi sözlemesi ile davacıya sattığını, parayı kendisinin almadığını beyan etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 2.111 TL nin dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmü davacı vekili ve davalılar temyiz etmiştir.
Dosya kapsamından, 04.02.1985 tarihli tapu tahsis belgesi ile taşınmazın davalıların murisi H.. A.."a verildiği, 775 sayılı Gecekondu Kanunu"nun 34/c maddesi gereğince belediyelerce tahsis olunan arsalar, yapılar ve bu arsalar üzerine yapılan bina ile meydana gelen taşınmazlar, tahsis tarihinden itibaren 20 yıl süre içinde ( 02.03.1988 tarihinde yapılan değişiklik ile 10 yıl süre içinde) satış vaadi sözleşmesine konu edilemeyeceği hükmü gereğince 20.12.1996 tarihinde düzenlenen satış vaadi sözlemesine göre davacının ödediği 70.000.000 TL bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereğince belirlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, taraflar arasında düzenlenen 20.12.1996 tarihli satış sözleşmesi TMK nun 705, BK"nın 213 (TBK"nın 237), Tapu Kanununun 26, Noterlik Kanununun 60. maddeleri gereğince ve HGK"nun 15.11.2000 tarih, 2000/13-1612 E. -2000/1704 K. sayılı ilamı gereğince taşınmazın devrine ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadıkça geçersizdir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince, diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi “Denkleştirici Adalet” düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir.
Davacının ödediği satış bedelinin dava tarihinde ulaştığı alım gücünün uzman bilirkişi raporu ile çeşitli ekonomik etkenlerin, altın ve döviz kurlarındaki artış, maaş artış oranları, ÜFE artış oranları dikkate alınarak, bu değerlerin ortalaması sonucu oluşacak bedele hükmedilmesi gerekirken, yeterli olmayan bilirkişi raporlarına göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, hüküm fıkrasında davalıların miras payları oranında tahsiline karar verilmesi gerekirken, davalıdan tahsiline yönelik hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.