Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/9816
Karar No: 2021/7874
Karar Tarihi: 06.09.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/9816 Esas 2021/7874 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/9816 E.  ,  2021/7874 K.

    "İçtihat Metni"

    Davacı ... Arsa ve Konut Yapı Kooperatifi ile davalılar ..., Antalya Maliye Hazinesi arasındaki tazminat davasına dair Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 28.12.2016 günlü ve 2015/5 Esas – 2016/430 Karar sayılı hükmün bozulması hakkında Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 30.06.2020 günlü ve 2017/4372 Esas – 2020/5552 Karar sayılı ilama karşı davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
    Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, davalılardan ..."dan Antalya ... ... Köyü ... parselde kayıtlı taşınmazdaki 53400/436800 hisseyi satın aldığını, Antalya Kadastro Mahkemesi"nin 2000/178 esas 2004/9 karar sayılı kararı ile 2807 parselin kadastro tespitinin iptali ile bu kısmın hazine adına tesciline karar verildiğini ve bu şekilde tescil edildiğini, tapu siciline güvenerek dava konusu taşınmazdan iyi niyetle hisse satın aldığını, daha sonra mağdur olduğunu, tapuya güven ilkesi gereğince zararını kusursuz sorumluluk ilkelerine göre hazineden isteme hakkı olduğunu, diğer davalının da ayıplı mal sattığı için sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, gerçek zararın doğup kesinleştiği tarih olan 01.06.2009 tarihi itibarı ile 50.000,00 TL"nin 01.06.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, 27.06.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle ile talebini ıslah ederek 472.422,71-TL"nin 01.06.2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar, ayrı ayrı davanın reddini dilemişlerdir.
    Mahkemece bozmaya uyularak, davacının davalılardan Hazine aleyhine açtığı davanın husumetten reddine, davacının davalılardan ... aleyhine açtığı davanın kabulüne 472.422,71 TL"nin 01/06/2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair verilen hüküm davacı ... davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 30.06.2020 günlü ve 2017/4372 Esas – 2020/5552 Karar sayılı ilamı ile; "... HUMK’nun 83. maddesi ve 4.2.1948 tarih 10/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmayıp Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun son olarak 06/05/2016 tarih 2015/1 Esas ve 2016/1 sayılı kararında da bozma sonrası ıslah yapılamayacağı ve 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediği belirtilerek ilke olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kesinleşmiştir. Hal böylece olunca, mahkemece ıslah talebinin bozmadan sonra yapıldığı...’’ gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, kararın düzeltilmesi davacı vekilince talep edilmiştir
    1-Düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında benimsenen mahkeme kararındaki gerekçelere göre, HUMK"nın 440 ıncı maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymayan davacı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair karar düzeltme isteminin reddi gerekir.
    2- Türk Medeni Usul Hukukuna yön veren en önemli ilkelerden biri teksif ilkesidir. Teksif ilkesi tarafların bütün iddia ve savunma sebeplerini belli bir usul kesitine kadar mahkemeye sunmalarını öngörmektedir. Bu ilke uyarınca taraflar dava malzemelerini yargılamanın herhangi bir aşamasında değil, ancak kanunca öngörülen süre dâhilinde mahkemeye hasredeceklerdir. Teksif ilkesiyle davaların gereksiz ve kötü niyetli olarak uzamasının önlenmesi ve yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Teksif ilkesi hem tarafları hem de Hâkimleri kanunda belirtilen süreye uymaya zorlayarak yargılanmanın hızlanmasını sağladığından usul ekonomisi ilkesinin gerçekleşmesine de hizmet etmektedir. Teksif ilkesinin yargılamadaki en önemli yansıması iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağıdır. 6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2.maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek enstrüman olacaktır.
    Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilirler. Yine, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Teksif ilkesinin sert bir biçimde uygulanması ve belli bir zaman kesitinden sonra taraflara iddia ve savunmada değişiklik yapma imkânının tanınmaması halinde, şekilcilik esası engeller hale gelir ve yargılamanın adaletli bir karar ile sonuçlanmama tehlikesi doğabilir. Bu noktada ıslah, iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı başladıktan sonra tarafların kendi usul işlemlerini kısmen ya da tamamen değiştirmelerine imkân tanımak suretiyle, Medeni Usul Hukukunun katı şekilciliğini yumuşatan ve adaletli bir yargılamanın tesis edilmesini sağlayan bir kurum olarak Hukukumuzda ön plana çıkmaktadır. Kanundaki koşullara riayet edilmesi durumunda ıslahın sonuç doğurması için tek taraflı irade beyanı yeterli olacak, mahkemenin veya karşı tarafın rızası aranmayacaktır. HMK’da ıslah ile ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK’nın 177/1.maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Islahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı meselesi ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını daha net ortaya koymak için tahkikat kavramının ve tahkikatın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğinin üzerinde durmak uygun olacaktır.
    Tahkikat, yazılı yargılama usulünde de basit yargılama usulünde de ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlamaktadır. HMK’nın 147. maddesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği düzenlenmiştir. Tarafların duruşmaya çağrılmasıyla tahkikat başlayacaktır.Tahkikat evresi, taraflar arasındaki ihtilaflı vakıaların incelenip hakikatin ortaya çıkarılması için yapılan işlemlerin zaman itibariyle işgal ettiği yargılama aşamasıdır. Mahkeme bu aşamada tarafların talep sonucunu dayandırdıkları, davanın halli bakımından önem taşıyan ve ön inceleme tutanağında çekişmeli olarak belirtilen vakıaların, yine kural olarak tarafların sunduğu deliller çerçevesinde doğruluğunu araştırır. Taraflarca getirilen delillerin değerlendirilmesi ve ispat faaliyeti neticesinde uyuşmazlığın aydınlanmasıyla birlikte, Hâkimin davayı sonlandıracak kararı vermesi mümkün hale gelmektedir. Bu yönüyle tahkikat, davanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Tahkikat aşamasından sonra taraflara yargılamayla ilgili son sözlerinin sorulacağı sözlü yargılama aşamasına geçilecek ve ardından mahkeme nihai kararını verecektir. HMK’nın “Tahkikatın Sona Ermesi” başlığı altındaki 184. ve 185. maddelerinde, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında Mahkemenin, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği düzenlenmiştir. Tahkikat aşamasının bitimi bu tefhim ile birlikte gerçekleşecektir.
    Bu bağlamda, 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
    Bu noktada aydınlatılması gereken diğer bir husus da usulü kazanılmış hak kavramıdır. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK"da (ayrıca mülga 1086 sayılı HUMK içeriğinde) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usulü müktesep hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
    Kazanılmış haklar “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa"nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında,
    Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
    Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (...nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
    Bu açıklamalar ışığında, mahkemece verilen ilk kararın, “...davacının dayanmış olduğu tüm kayıtlar ve belgeler getirtilmeli ve özellikle dayanak Antalya Kadastro Dosyası içerisinde bulunan 4. Tapu Sicil Müdürlüğü"nün 16.12.1993 tarihli yazısı ekinde bulunan tapu kaydı değerlendirilmeli, geçerli bir satış akdinin kurulduğu da gözetilmeli, Davalı ..."ın satım akdini de kabul ettiği nazara alınarak 2807 parselin dönüştüğü imar parseline ilişkin kayıtlar da getirtilerek davacının hissesinin mevcut olup olmadığı araştırılarak ve mahallinde keşif yapılmak suretiyle taşınmazın kadastro mahkemesinin kesinleştiği tarihteki değeri belirlenip davacının gerçek zararı saptanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi, ayrıca, davacı yanın Maliye Hazinesinin tapu sicilinin tutulmasından sorumluluğu olup olmadığı üzerinde durulması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi...” gerekçesiyle (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 19.06.2014 tarih ve 2014/13018 Esas ve 2014/19706 Karar sayılı ilamıyla bozulduğu; bozma ilamına uyulmak sureti ile mahkemece tahkikata dair işlemler tesis edildiği, bu doğrultuda davacı vekilinin talebini 27.06.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırdığı ve Mahkemece ıslaha itibar edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
    28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, yukarıda açıklandığı üzere usulü kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca karar verilmesi gerekliliği hasıl olmuştur. Açıklanan nedenlerle mahkemece davacı tarafın 27.06.2016 tarihli ıslahına değer verilerek hüküm tesis edilmesinin yerinde olduğu bu defaki incelemeden anlaşılmakla davacının bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulü ile bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair karar düzeltme taleplerinin reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle HUMK"nun 440. maddesi gereğince davacı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince
    verilen 30.06.2020 günlü ve 2017/4372 Esas – 2020/5552 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının ONANMASINA, 54,00 TL fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi