3. Hukuk Dairesi 2014/15921 E. , 2014/16234 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dilekçesinde; davalı borçlu aleyhine 05.09.2011 tarihinde Adana 7.İcra Müdürlüğünün 2011/7693 E. sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalı borçlunun takibe itiraz dilekçesinde, kendisinin borcu olmadığını, abonelikteki suyu kiracısının kullandığını belirttiğini, dava konusu su aboneliğinin davalı üstünde olduğunu, davalının takibe vaki itirazının yersiz olduğunu belirterek, takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmada alınan beyanında; her ne kadar abonelik kendi adına mevcut ise de, söz konusu yeri kiraya verdiğini, kiracının aboneliği üzerine almadığını, kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirerek ASKİ"ye başvurarak suyun kesilmesini talep ettiğini, davacı kurumun üzerine düşen sorumluluğu yerine getirip su bedelini ödemeyen kiracıdan alacağını tahsil etmediğini, dava konusu borçtan sorumlu olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davalının abone olarak üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediği ve aboneliği iptal ettirmediği, her ne kadar davalı su tüketimini gerçekleştirmemiş ise de, abone olması sebebiyle ödenmeyen su bedelinden kullanan ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle alınan bilirkişi raporu kapsamında davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava konusu işyeri aboneliğinin davalı üzerinde olduğu, davalının davacı kuruma hitaben verdiği 09.04.2009 tarihli dilekçede; ""...işyerimde M.. Ş.. U.. kiracı olarak oturmaktadır. Kiracı su borcunu ödemiyor dairenizce abonenin suyunun tamamen kapatılarak aboneyi üzerine almayana kadar suyu açılmasın..."" ibarelerinin mevcut olduğu, buna göre, davalının söz konusu dilekçe içeriğinin, dava konusu aboneliğin iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, mahkemece; davalının davacı kuruma vermiş olduğu 09.04.2009 tarihli dilekçe kapsamında davacı kurum tarafından ne gibi bir işlem yapıldığı araştırılmadan, davalının söz konusu dilekçesinin fesih talebi içermediği kabul edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Bundan ayrı; davalı abone hakkında tahakkuk eden ve ödenmeyen 2008/7,8,11,12. ayları, 2009/1,2 ve 4. ayları ile 2010/ 5 ve 6. ayları olmak üzere toplam 9 adet su faturası bulunmakta olup, davacı kurum söz konusu faturalar nedeniyle 05.09.2011 tarihinde davalı aleyhine dava konusu icra takibini yapmıştır.
Suyun kesilip kesilmemesi açısından mezvuata göz atacak olursak;
Adana Büyükşehir Belediyesi Tarifeler Yönetmeliğinin “Suyun Kapanması” başlıklı 52. maddesine göre “a-Borcunu ödemeyen abonelerin suları kapatılır. B-Su kapanmasına rağmen borç ödenmez ise ve su kapama tarihinden üç dönem sonra borç tahsil edilemez ise sözleşme iptal edilir. Borç kanunî yollardan tahsil edilir.” hükmü yer almaktadır.
Taraflar arasında imzalanmış olan 08.04.1994 tarihli abonelik sözleşmesinin genel hükümler başlıklı 3/2. maddesinde de; ""Abone tahakkuk eden su borcunu ödemediği takdirde suyu kapatılır, su kapatılmasına rağmen borç ödenmezse kapatma tarihinden itibaren en geç 6 ay içerisinde sayacı kaldırılıp sözleşmesi tek taraflı olarak fesh edilerek hesabı tasfiye edilir. Tasfiyesi mümkün olmayan alacakların tahsili için yasal yollara başvurulur"" hükmü yer almaktadır.
Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak su bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davacı kuruma karşı müteselsilen sorumludur. Davacının birbirini takip eden su tüketimine esas (9) adet faturanın ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği suyu kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de, bu kusur tüketilen su bedelinin aslından davalının berâatını gerektirmeyeceği gibi tüketim bedeli olan ana borçtan hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davalının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammı veya işleyecek yasal faizden kusur oranında indirim gerektirir. Aksine düşünce davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar.
Ayrıca; taraflar arasında imzalanan 08.04.1994 tarihli sözleşmede borcun ödenmemesi hâlinde 6183 sayılı yasa gereğince gecikme zammı alınacağına dair bir hüküm bulunmamakta olup, buna göre, dava konusu borç hakkında gecikme zammı tahakkuk ettirilemeyeceği, ancak yasal faiz istenebileceği nazara alınmalıdır.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler de nazara alınarak, mahkemece; öncelikle davalının davacı kuruma verdiği 09.04.2009 tarihli dilekçesi üzerine davacı kurum tarafından yapılan işlemlerin araştırılması sonrasında, dosyanın önceki bilirkişi dışında konusunda uzman yeni bir bilirkişiye tevdii ile, dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan su tarifesinin ilgili hükümleri ve (dosyaya mübrez) taraflar arasında imzalanan 08.04.1994 tarihli abonelik sözleşmesi uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükârda sorumlu olduğu, yönetmelik ve sözleşme gereğince suyun kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi ve bu tarihe kadar olan ana borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacı açısından suyun kesilmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak davalı için faizden indirim sağlayacağı gözönüne alınarak, davacı kurumun istemekte haklı olduğu miktar konusunda, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden rapor alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.