Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/7176
Karar No: 2021/5205
Karar Tarihi: 13.04.2021

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/7176 Esas 2021/5205 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/7176 E.  ,  2021/5205 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
    No : 2019/1357-2019/1049

    İş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilâmda yazılı nedenlerle asıl dava dosyasında maddi tazminat istemlerinin kabulüne, manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne, birleşen davada ise manevi tazminat istemlerinin kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde bir kısım davacılar ve davalılardan TKİ vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince ilamda yazılı nedenlerle istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiş olup bu kararın temyizen incelenmesi bir kısım davacılar ve davalılardan TKİ vekilleri tarafından istenilmesi, bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13/04/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacılar Saniye ve ... adına Av. ... ... geldi, diğer davacılar ve davalılar adına gelen olmadı. Gelenin yüzüne karşı Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi
    I- İSTEM:
    Asıl davada, davacılar vekili, 23/08/2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; 13.05.2014 tarihinde ..."da meydana gelen maden kazasında davacılar kök murisinin vefat ettiğini, maden kazasının olduğu Eynez yeraltı maden ocağının davalılardan TKİ Genel Müdürlüğü"ne ait olduğunu, meydana gelen kazadan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, müteveffanın ölümü ile desteğini kaybettiklerini, davacıların derin bir acı ve üzüntü içerisine düştüğünü belirterek belirsiz alacak davası mahiyetinde eş Saniye ve çocuk ... lehine 2.000 TL’şer maddi tazminat ile eş lehine 200.000,00 TL çocuk lehine 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13.05.2014"ten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davacılar vekili 26/10/2017 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat istemini eş için 218.684,26 TL’ye çocuk için ise 71.137,21 TL’ye artırmıştır.
    Mahkememizin birleşen dosyasında davacılar vekili, 10/07/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; 13.05.2014 tarihinde ..."da meydana gelen maden kazasında davacılar kök murisinin vefat ettiğini, maden kazasının olduğu Eynez yeraltı maden ocağının davalılardan TKİ Genel Müdürlüğü"ne ait olduğunu, meydana gelen kazadan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, müteveffanın ölümü ile desteğini kaybettiklerini, davacıların derin bir acı ve üzüntü içerisine düştüğünü belirterek davacı anne ve baba lehine 100.000,00 TL’şer, davacı kardeş lehine 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13.05.2014"ten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    II- CEVAP:
    Davalı E.L.İ. Müessese Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davada müvekkili kuruma husumet düşmediğini ve davanın reddini savunmuştur. Ayrıca müvekkilleri E.L.İ. Müessese Müdürlüğü"nün 12/05/2017 tarihi itibari ile "Ege Linyit İşletmeleri Müdürlüğü" olarak isim değişikliğine; ayrıca önceden mevcut olan tüzel kişiliği kaldırılarak mahiyet değişikliğine uğradığını ve taraf olarak gösterildiği davalarda, bağlı olduğu ... tarafından temsil edileceğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı ... (TKİ) vekili cevap dilekçesinde özetle; İş Kanunu"na göre işin tamamının, bir bütün halinde anahtar teslimi niteliğinde yükleniciye verildiğini; bu yolla işten tamamen el çekildiğini; sözleşmenin 16. maddesinde alt yüklenici çalıştırılmayacağı ve işin tamamının yüklenici firma tarafından yapılacağı belirtilmesinin, ... Kömürleri AŞ."nin asıl işveren ve işyeri sahibi olduğunu gösterdiğini; işin yüklenicisi Park Teknik tarafından yangınları önlemeye yönelik tedbirlerin alınmaya çalışıldığını ancak yangın gibi diğer madencilik riskleri (metan, yeraltı suyu gibi) nedenlerle yıllık üretim miktarına ulaşamayacakları ihtimalinin şirketlerin mağduriyetine sebebiyet vereceğini ve ileride telafisi mümkün olmayan problemlerle karşılaşabileceklerini bu durumdan hem şirketlerin hem de kurumun olumsuz etkilenebileceğinden mevcut sözleşmeyi devretmek istediklerini; aynı ocağın uygun kısımlarında mekanize, diğer kısımlarında klasik ayak modeli yaparak ve sahada oluşabilecek riskleri göz önüne alarak ilgili işi 30.10.2009 tarihinde ... Kömürleri AŞ."nin devraldığını; ... Kömür İşletmeleri"nin sözleşmeyi devraldığı tarihten bu yana üretim sırasında ocakta iş güvenliğini tehdit eden herhangi bir unsurdan dolayı TKİ"ye başvuruda bulunmadıklarını; ocağın İSG açısından denetiminin ÇSGB müfettişleri tarafından yapıldığını; işin gereği olarak yalnızca teknik şartnamede belirtilen ekipmanın işe uygun olup olmadığı ve hizmet işleri şartnamesine göre üretilen kömürün teknik şartnamede belirtilen niteliklere uygunluğunun İdare Kontrol Teşkilatı tarafından kontrol edildiğini; hizmet alım sözleşmesine göre işin tanımı dışında herhangi bir kontrol yapılmamakla birlikte, 6331 S.Y. kapsamında denetleme yetkilerinin de bulunmadığını; daha önce meydana gelen ölümlü kazalarda müvekkili kurumun ne idari ne de cezai bir soruşturmaya dahil edilmediğini; kullanılan malzeme ve ekipmanın yeterliliği ve kullanılan malzemelerin uygunluğunun denetiminin ÇSG Bakanlığı"na ait olduğunu; kanunlar tarafından kendisine verilmeyen bir yetkinin kullanılmasını beklemek ve bu nedenle de sorumlu tutulmanın hukuka ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını; hizmet işleri şartnamesinin 40. maddesine göre meydana gelecek kazalardan dolayı her türlü tazminat sorumluluğunun yükleniciye ait olduğunun belirtildiğini; ayrıca İş Kanunu"nun 2. maddesine göre kamu kuruluşlarının asıl işveren olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını ve bu şekilde kamu mağduriyetinin önlenmeye çalışıldığını; müvekkili kurumun ihale makamı olduğunu ve Borçlar Kanunu"nun 71. maddesine göre işletme sahibi olan ve işletmeyi fiilen işleten şirketin ayrı bir SGK işyeri numarası olduğundan müvekkili kurumun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini; müvekkili kurumun kazanın olmasında kusurunun olmaması nedeniyle davacının elem duymasına da sebebiyet vermediğini; talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye neden olmaması gerektiğini ve davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve .... vekili cevap dilekçelerinde özetle; dava konusu maden kazasının meydana geldiği maden ocağının işletmesinin müvekkillerinden ... Kömür İşletmeleri AŞ."ne ait olduğunu, diğer müvekkili ... Holding AŞ."nin taraf ehliyeti bulunmadığından davanın husumet yönünden reddini, meydana gelen maden kazasının oluş sebebinin henüz tespit edilemediğinden şu aşamada bir suçlamadan bahsedilemeyeceğini, müvekkili şirket ile TKİ arasındaki sözleşmenin muvazaaya dayanmadığını, müvekkili şirketin iş sağlığı ve güvenliği konusunda işçilerine gerekli eğitimleri verdiğini, çalışan her personele iş güvenliği için gerekli olan tüm malzemelerin temin edildiğini, düzenleyici önleyici faaliyet kontrollerinin yapıldığını, gerekli risk değerlendirme çalışmalarının yapıldığını, gerekli sayıda iş güvenliği ve sağlığı uzmanının görevlendirildiğini, tanık anlatımları ile güvenlik tedbirlerinin alındığının ispatlandığını, ayrıca kamu kurumları tarafından gerekli denetimin yapıldığını ve yapılan denetimlerde bir noksan tespit edilmediğini, savcılık tarafından yürütülen soruşturma dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, manevi tazminat talebinin felaketi özlenir hale getirecek nitelikte fahiş olduğunu ve davanın reddini savunmuştur.
    III- MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince;
    A)Asıl Dava dosyasında:
    1-.... ve E.L.İ Müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine;
    2- ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile;
    3-218.684,26-TL maddi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı eş ..."a verilmesine;
    4-150.000,00-TL manevi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı eş ..."a verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,
    5-71.137,21-TL maddi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a (Velayeten eş ...) verilmesine;
    6-130.000,00-TL manevi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a (Velayeten eş ...) verilmesine; verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,
    B) Birleşen dava dosyasında,
    1- ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve ... aleyhine açılan davanın kabulü ile;
    2-100.000,00-TL manevi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı anne ..."a verilmesine,
    3-100.000,00-TL manevi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a verilmesine,
    4-40.000,00-TL manevi tazminatın 13/05/2014 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..."a verilmesine,"" karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Mahkeme gerekçesinde özetle; “Somut olayda, üretim aşamalarında TKİ Genel Müdürlüğü tarafından bedelsiz olarak yükleniciye bırakılan makine ve teçhizatların da kullanılması, davalı TKİ Genel Müdürlüğü"nün kendisine sunulan iş programını veya projeyi yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların davalı tarafından verilen süre içerisinde giderilmesi zorunluluğu, yüklenicinin çalıştıracağı işletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi, teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlenmesi, idarenin, uygunsuz davrandığı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz olduğu kanısında olduğu veya işyerinde çalıştırılmasında sakınca gördüğü her kademe ve nitelikteki elemanların iş başından ve işyerinden uzaklaştırılmasını isteyebilmesi gibi tespitler karşısında anahtar teslimi olarak kabul edilemeyecek bir sözleşme ile kendisine olağan denetim sınırlarını aşacak şekilde yetkiler tanınmış olan davalı TKİ Genel Müdürlüğü"nün 4857 sayılı yasa’nın 2. maddesi gereğince asıl işveren, diğer davalı ... Kömür İşletmeleri AŞ."nin ise alt işveren olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
    ... maden kazası gibi toplumu derinden etkileyen facialarda hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları değerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiğinden, davacılar yararına yerel mahkeme tarafında takdir edilen manevi tazminatın fahiş olmadığı sonucuna varılmıştır. Hüküm altına alınan maddi tazminat miktarlarının da yasaya, Yargıtay içtihatlarına ve dosya kapsamına uygun olarak hesaplanmıştır. İş kazası nedeniyle hüküm altına alınması gereken tazminata iş kazasının gerçekleştiği tarihten itibaren yasal faiz uygulanması gerektiğinden, yerel mahkemenin kaza tarihi olan 13.05.2014 tarihinden itibaren hükmedilen maddi ve manevi tazminatlara yasal faiz işletmesi yerinde olmuştur.
    Yerel mahkemede; davacılar yararına, vekalet ücreti takdir ederken kabul ederken maddi tazminat yönünden bir vekalet ücretine, aynı şekilde kabul edilen manevi tazminat yönünden de tek bir vekalet ücretine hükmetmiştir. Dolayısıyla taraf vekillerinin yerel mahkemenin takdir ettiği vekalet ücretine ve yargılama giderlerine ilişkin ileri sürdükleri istinaf sebepleri de yerinde değildir.
    Dosya kapsamı ve mevcut delil durumu itibariyle davacıların murisinin olayda hiç kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından, iş kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dağılımının ileride kendi aralarında açılabilecek rücu davasında yeniden değerlendirilmesi de mümkün olduğundan, bir kısım davacılar vekilinin birleşen davada, davanın ... ve ... Holdin A.Ş. aleyhlerine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine dair kısmının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin ileri sürdüğü istinafı da yerinde görülmemiştir.” gerekçesiyle Davacıların ve davalı ..."nün istinaf başvurularının HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı eş ve çocuk vekili temyiz dilekçesinde özetle: Davanın davalılardan .... ve E.L.İ. Müessese Müdürlüğü açısından reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesinin dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davalı TKİ Genel Müdürlüğü vekili temyiz dilekçesinde özetle: Dosya içerisinde bulunan 07/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara davacı tarafça herhangi bir itiraz ileri sürülmemiş olmasına rağmen yerel mahkemece dosya yeniden bilirkişiye gönderilmesi ve alacağın daha fazla olduğunun kabulüne karar verilmesinin usulü kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğu, maddi ve manevi zararların somutlaştırılmadan davacılar ile ölen işçi arasındaki eylemli ve gerçek bağ araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu, soyut gerekçelere dayanarak hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olup amacını aştığı, kaza tarihinden itibaren faize hükmolunmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi"nce verilen kararda meydana gelen olayla ilgili TKİ Genel Müdürlüğü"nün asli denetim yükümlülüğünün bulunmadığının açıkça belirtildiği, TKİ ile yüklenici ... Kömür İşletmeleri A.Ş. arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunmadığı, mevzuat gereği maden işlerinde asıl dış denetim yükümlülüğünün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunduğu, davalı kurumun ... Kömür İşletmeleri A.Ş."yi denetleme görev, yetki ve sorumluluğunun bulunmadığını, .... yönünden eksik inceleme ile karar verildiği, hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun hem kendi içerisinde, hem SGK tarafından düzenlenen rapor, hem Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi"nin kararı ile hemde ekte sundukları uzman görüşü ile çeliştiği ve bu raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, davalı kuruma atfedilen % 15 oranındaki kusurun gerekçelerinin kabulünün mümkün olmadığı, davalı kurumun işi durdurma yetkisinin bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi yönünden kararın bozulmasını talep edilmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    A) Davalı TKİ Genel Müdürlüğü vekilinin davacı (kardeş) ... lehine hükmedilen manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına gör parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E, 1990/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016-01.12.2016 tarihleri arasında 5.000 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530 TL; 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530 TL ve 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800 TL’dir
    Somut olay incelendiğinde, temyize konu kararda davacı kardeş ... lehine 40.000 TL manevi tazminata hükmedildiği, bu tutarın temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, bu tazminat alacağına ilişkin karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davalı TKİ Genel Müdürlüğü vekilinin bu karara ilişkin temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    B) Davacı eş ..., çocuk ... vekili ile Davalı TKİ Genel Müdürlüğü vekilinin, davacı eş ..., çocuk ..., baba ... anne ... lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz edenin sıfatına, temyizin kapsam ve nedenlerine göre; davacı eş ..., çocuk ... vekili ile davalı ..."nün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, ruhsat sahibi ... olan Eynez yer altı sahasındaki kömür üretim işinin davalı ... tarafından 22/07/2006 tarih ve 24046 yevmiye sayılı noter onaylı hizmet alım sözleşmesi ile Park Tek. Elk. Mad. Tur. San.ve Tic. AŞ."ne verildiği ancak 30/10/2009 tarihinde davalı ..."nün muvafakati ile kömür üretim işinin aynı şartlar altında ... Kömür İşletmeleri A.Ş."ne devredildiği, ilk derece mahkemesince 2014/1037 Esas sayılı dava dosyasında 09/05/2018 tarihinde yapılan keşif üzerine düzenlenen bila tarihli bilirkişi raporunda davalı ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ile davalı .... arasında organik bağ bulunduğu ancak birlikte çalıştırma olgusunun bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği, mahkemenin temyiz incelemesine konu kararında ... Holding AŞ"nin eski ticaret ünvanının ... Yapı İnş.San.ve Tic.A.Ş. iken 31/03/2011 günlü olağanüstü genel kurul kararı ile tadil edilip, ünvanı ile amaç ve konusunun değiştirilerek şimdiki halini aldığı; önceki amaç ve konusunun inşaat sektöründeki her türlü üst ve altyapının planlama, projelendirme, inşa ve uygulaması iken, tadilden sonraki amaç ve konusunun kurulmuş ve kurulacak şirketlerin sermaye ve yönetimine katılarak yatırım, finansman ve organizasyon meselelerinin toplu bir bünye içinde ele alınması olduğu; holdingin madencilik alanında faaliyet göstermediği ve kazanın yaşandığı Eynez İşletmesinde personel istihdam etmediği, ... Holding AŞ ile ... Kömür İşletmeleri AŞ"nin faaliyet alanlarının farklı olduğu, ortaklık yapılarında benzerlik olsa veya organik bağ bulunsa dahi birlikte istihdamın varlığından söz edilemeyeceği, keza muvazaalı bir işlem de tespit edilmediği, davalı ... ile .... arasında İş Kanunu 2. Maddesi anlamında herhangi bir sözleşme bulunmadığı gerekçeleriyle davalı ... yönünden davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Sözleşmenin eki konumundaki Teknik Şartname"nin 2. maddesinde işin konusunun "1. maddede cins, mevkii ve sınır koordinatları belirtilen sahadan, idare tarafından bir kısmı yüklenicinin kullanımına bedelsiz olarak verilecek bina, tesis, makine, teçhizat, ve yeraltı galerileri ile yüklenicinin temin edeceği ilave makine, teçhizat, tesis ve personel ile bütün masraflar yükleniciye ait olmak üzere yeraltı işletme yöntemi ile kömür üretme işi" olarak tanımlandığı, bu kapsamda sahada mevcut bulunan şalt tesisleri, jeneratör, karo sahası, vantilatör tesisi, kompresör tesisi, tertip binası, işçi banyoları, lambahane, teshin merkezi, atölye, pres, kül tesisi, kriblaj tesisi, nefeslik vb. gibi tesislerle, Teknik Şartname"nin EK-2 listesinde tanımlanan makine ve teçhizat yüklenicinin kullanımına bedelsiz olarak bırakıldığı, EK-12 olarak tanımlanan listede işin yapılacağı yeraltı maden ocağında idareye ait zincirli ve bant konveyörler bulunduğu görülmektedir. Teknik Şartname"de yüklenici tarafından yapılacak iş programının ve işletme projesinin davalı ..."ne sunulacağı, programın veya projenin yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların idarece verilen süre içerisinde giderileceği, idarece onaylanan uygulama projesine yüklenicinin aynen uymak zorunda olduğu, uygulama projesinde ancak idarenin onayı ile revizyon yapılabileceği, sözleşmenin eki olan İdari Şartname"nin 7.3.2 maddesinde yüklenicinin çalıştıracağı işletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi, teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlendiği, Sözleşmenin eki olan Hizmet İşleri Genel Şartnamesi"nin 11. maddesinde ise, idarenin, uygunsuz davrandığı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz olduğu kanısında olduğu veya işyerinde çalıştırılmasında sakınca gördüğü her kademe ve nitelikteki elemanların iş başından ve işyerinden uzaklaştırılmasını isteyebileceği, yüklenicinin buna uymak zorunda olduğu kurallar getirilmiştir.
    Dosya kapsamından meydana gelen iş kazası dolayısı ile alınan bilirkişi kusur raporlarının hiçbirinde ölen veya yaralanan sigortalılara kusur izafe edilmemiştir.
    Olay tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4. maddesine göre;
    "(1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup, bu çerçevede;
    a) Mesleki risklerin önlenmesi eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
    b) İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
    c) Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
    ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğu göz önüne alır.
    d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
    (2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
    (3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
    (4) İşveren , iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.".
    Aynı kanunun " Risklerden Korunma İlkeleri " kenar başlıklı 5. maddesine göre,
    "(1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler gözönünde bulundurulur.
    a)Risklerden kaçınmak.
    b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek.
    c) Risklerde kaynağında mücadele etmek.
    ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı çalışma şekli ve üretim metodlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek.
    d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak.
    e) Tehlikeli olanı tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.
    f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.
    g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.
    ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek."
    Yine 6331 sayılı Kanun " Risk Değerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Araştırma" karar başlıklı 10. maddesinde şu hüküm düzenlenmiştir.
    "(1) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Risk değerlendirmesi yapılırken aşağıdaki hususlar dikkate alınır.
    a) Belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu,
    b) Kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi,
    c) İşyerinin tertip ve düzeni,
    ç) Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumu,
    2) İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler.
    (3) İşyerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri, çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve işyerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır.
    (4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar."
    Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümlülüğünün çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, " Çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı bir takım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5. maddede işverenin anılan yükümlülüklerle gerçekleştireceği koruma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10. maddede ise işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir.(HGK . 09/10/2013 tarih, 2013/21-102 Esas, 2013/1456 Karar )
    Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; "İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü" olacağı belirtilerek, İş Kanununun mülga 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; "İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi" olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
    4857 sayılı İş Kanununun mülga 77. ve devamı maddelerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. ve 5. maddeleri işverenin yükümlülüklerini, 19. madde de çalışanların yükümlülüklerini çağdaş anlaşıyla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır.
    6331 sayılı Kanunun 4. ve 5. maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri hükümlerini işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu sebeple mevzuatta yer alan tenik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
    Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.
    İşvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, eylem ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. (HGK, 20/03/2013 tarih, 2012/21-1121 Esas, 2013/386 Karar)
    Yargılamaya konu ihtilafın sağlıklı biçimde çözülmesi için asıl işveren-alt işveren kavramlarıyla, somut uyuşmazlık için önem arzettiğinden, holding ve şirket topluluklarının işveren niteliği konularının açıklanmasında fayda vardır.
    4857 sayılı Kanun"un 2.maddesine göre bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.
    İş Kanunu"nun 2.maddesinin 7.fıkrasına göre bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
    4857 sayılı Kanun"un 2/7.maddesi ile işçilerin İş Kanunu"ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan hakları koruma-güvence altına alınmak istenmiştir. Aksi halde, 4857 sayılı Kanun"dan kaynaklanan yükümlülüklerinden kurtulmak isteyen işverenlerin işin bölüm veya eklentilerini muvazaalı bir biçimde başka kişilere vermek suretiyle yükümlülüklerinden kaçması mümkün olurdu.
    Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu "müteselsil sorumluluktur". Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu"nun 2. maddesinin 6. fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.
    Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları bağlamaz.
    Birlikte istihdam grup şirketlerinde ortaya çıkan bir çalışma biçimidir ve bu çalışma biçiminde işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet vermektedirler. Daha çok yönetim organizasyonu kapsamında birbiriyle bağlantılı olan bu şirketler aynı binalarda hizmet verebilmekte ve bir kısım işçiler işgörme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirmektedir. Tüm şirketlerin idare müdürlüğünün aynı şahıs tarafından yapılması, şirketlerin birlikte kullandığı işyerinde verilen muhasebe, güvenlik, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinin yine tüm işverenlere karşı verilmiş olması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi bir ilişkide, işçi ve işverenler arasında tek bir iş ilişkisi vardır. Ancak bu ilişki başlangıçta bu şekilde kurulmuştur.
    İş sözleşmesine katılmada ise, başlangıçta tek bir işverenle kurulan iş ilişkisine zamanla diğer bir iş veren katılmakta ve işçi iş görme edimini bu katılan şirkete karşı da yerine getirmektedir. İşçinin ilk işvereni ile bağlantısı kopmamakta, iş sözleşmesinin devri değil, işveren tarafında bir çoğalma söz konusu olmaktadır. Bu durumda da tek bir iş ilişkisi vardır.(M.Alp.İş Sözleşmesinin Devrinde Bazı Sorunlar. DEÜ. Hukuk Fakultesi Dergisi.Cilt 9.Özel Sayı, 2007.s:197).
    Holding ve şirket guruplarının bünyesinde her biri bağımsız tüzel kişiliğe ve hukuki varlığa sahip şirketler yer alır, her ne kadar bir holding orada çalışanların aidiyet duygusu bakımından ve personel organizasyonunda, insan kaynaklarında vb.konularda ortaya çıkan ilkeler ve uygulamalar açısından bir bütünlük arz etse de, bu holdinge veya şirket gruplarına (topluluklarına) bağlı her şirket hukuki yapıları bakımından ayrı ayrı birer işveren niteliğini taşır. Dolayısıyla holdinge bağlı şirketlerde çalışan işçilerin işvereni hukuken holding veya şirket topluluğu değil iş akdinin tarafı olan şirkettir. Buna göre, aynı guruba ya da holdinge bağlı farklı tüzel kişiliği haiz şirketlerin iş kazaları veya meslek hastalıklarından kaynaklanan hukuki sorumlulukları, bünyesinde bulundukları holding ya da gruptan bağımsızdır. Yani holding ya da guruptaki diğer şirketler, kazalı işçinin işvereni olan şirketin iş kazaları veya meslek hastalıklarından kaynaklanan hukuki sorumluluklarından ötürü kural olarak sorumlu tutulamazlar.
    Ancak şirketler arasında organik bağın bulunduğu durumlarda, birlikte istihdamın mevcudiyeti veya işçinin işveren şirketten alacağının tahsilini olanaksız hale getiren muvazaalı işlemlerin varlığı durumunda işveren şirketle birlikte diğer şirketler de sorumlu tutulabilir.(Süzek, Sarper. İş Hukuku. Yenilenmiş 12. Bası. İstanbul. s:158)
    Somut olayda, üretim aşamalarında davalı ... tarafından bedelsiz olarak yükleniciye bırakılan makine ve teçhizatların da kullanılması, davalı ..."nün kendisine sunulan iş programını veya projeyi yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların davalı tarafından verilen süre içerisinde giderilmesi zorunluluğu, yüklenicinin çalıştıracağı işletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi, teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlenmesi, idarenin, uygunsuz davrandığı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz olduğu kanısında olduğu veya işyerinde çalıştırılmasında sakınca gördüğü her kademe ve nitelikteki elemanların iş başından ve işyerinden uzaklaştırılmasını isteyebilmesi gibi tespitler karşısında anahtar teslimi olarak kabul edilemeyecek bir sözleşme ile kendisine olağan denetim sınırlarını aşacak şekilde yetkiler tanınmış olan davalı ..."nün 4857 sayılı yasa’nın 2. maddesi gereğince asıl işveren, diğer davalı ... Kömür İşletmeleri AŞ."nin ise alt işveren olarak kabul edilmesi gerektiği, ticaret sicil kayıtlarına göre kaza tarihi itibariyle .... ile ... Kömür İşletmeleri A.Ş."nin şirket merkezlerinin aynı adreste bulunduğu, davalı ...’in iki ortaktan oluştuğu, bu ortakların ... ve ... oldukları, davalı ...’in yönetim kurulu başkanının ..., yönetim kurulu başkan yardımcısının ise ... olduğu, yine ... Kömür İşletmeleri A.Ş."nin paydaşlarının ..., ... ve bunlar dışındaki diğer birkaç gerçek ve tüzel kişi oldukları, Holding"in yönetim kurulu başkan yardımcısı ...‘ın kaza tarihinde ... Kömür İşletmeleri A.Ş"nin yönetim kurulu başkanı olduğu, buna göre adı geçen her iki davalı arasında organik bağ bulunduğu, bu nedenle ....‘nin de hüküm altına alınan tazminatlardan sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
    Öte yandan somut olaya uygulanması açısından usuli kazanılmış hak kavramı üzerinde duruşması da faydalı olacaktır. Usuli kazanılmış hak davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ölenin olayda kusurunun bulunmadığının anlaşılıp iş kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dağılımının ilerde kendi aralarında açılabilecek rücu davasında yeniden değerlendirilmesinin mümkün bulunmasına, temyiz edenin sıfatına, temyizin kapsam ve nedenlerine göre kararda sair yönlerden bir yanlışlık yok ise de, davalılar ... Kömür İşletmeleri A.Ş. ile .... arasındaki organik bağ nedeniyle davalı ...."nin de davacı eş ve çocuk lehine hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminatlardan sorumlu tutulması gerektiği gözden kaçırılarak kendisine husumet yöneltilemeyeceğinden bahisle adı geçen şirket hakkındaki davanın reddine karar verilmesi, aynı zamanda davacı eş ve çocuk vekilinin 07/12/2016 tarihli kök hesap raporuna itiraz etmemeleri nedeniyle oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde bu kök hesap raporunda belirlenen maddi tazminat tutarlarını aşacak şekilde maddi tazminatlara hükmedilmesi de isabetsiz olmuştur.
    O halde, davacı ..., ... vekili ile TKİ Genel Müdürlüğü vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak, ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, davacı ... ve ... lehine takdir edilen 3.050,00 TL vekalet ücretinin ise davalı TKİ Genel Müdürlüğü, .... ve ... Kömür İşletmeleri A.Ş.’ne yükletilmesine, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13/04/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi