11. Hukuk Dairesi 2014/17769 E. , 2015/1893 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/09/2014 tarih ve 2013/127-2014/724 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ..."ye 40.000 İsviçre Frangı ödeme yaptığını, parasını her istediği anda alabileceği garantisinin verildiğini, ancak bu güne kadar müvekkiline herhangi bir faiz ve para ödemesi yapılmadığını ileri sürerek, 40.000 İsviçre Frangı karşılığı 77.364,00 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının yurt dışındaki .... ortağı olduğunu, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı def"inde bulunduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının davalı şirkette geçerli bir ortaklığının olduğu ve TTK hükümlerine göre payını şirketten talep edemeyeceği, aksinin düşünülmesi halinde de davalılar hakkında dolandırıcılık veya başka bir eylem teşkil edebilecek olan haksız fiil sorumluluğundan dolayı yapılmış herhangi bir ceza soruşturması ve kovuşturmasının olmadığı ve haksız fiil teşkil edecek nitelikteki eylemlerin davacı tarafça yasal delillerle ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, yüksek kâr payı verilmek ve istenildiği zaman iade edilmek üzere kendilerinden para toplandığını, bu paraların davalı şirkete aktarıldığını, yurt dışı şirket ile davalı arasında bağlantı bulunduğunu ileri sürerek işbu davayı açmış olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece davacı, davalı şirketin ortağı olarak kabul edilmişse de, davacı dava dilekçesinde davalı şirkete ortak olduğunu ileri sürmemiş, tersine, davalı şirket ve yöneticilerinin yürürlükteki mevzuat hükümlerine aykırı ve kötüniyetli vaad ve garantilerle davacı ve davacı gibi yurtdışında yaşayan pek çok kişinin dini duygularını sömürerek, yine davalı holding bünyesinde bulunan yabancı uyruklu bir şirketi aracı olarak kullanmak suretiyle topladıkları paraları iade etmeyip davalı holding ve bünyesindeki diğer grup şirketlerine aktardıklarını iddia edip verdiği paranın istirdadını istemiştir.
Bu itibarla, mahkemece, davanın yukarıda belirtilen şekilde nitelendirilerek, tarafların bu yolda gösterdikleri delillerin tümüyle toplanması, bilhassa ... şirketleri ve yöneticileri tarafından hileli işlemlerle davacının zararına sebebiyet verildiği ve kendisine haksız fiilde bulunulduğu iddiasıyla bu davanın açıldığı gözetilerek davacının delil olarak dayandığı SPK, MASAK ve TBMM Araştırma Komisyonu raporları ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 336/5, 321, 818 sayılı BK"nun 50 ve 51. maddeleri uyarınca bir değerlendirme yapılarak özellikle Dairemizden geçen emsal dosyalardan anlaşıldığı üzere davalı şirket yönetim kurulu başkanı ..."ın hem paranın yatırıldığı yabancı şirketin hem de Türkiye"deki grup şirketlerinin yöneticisi olduğu nazara alınmak suretiyle haksız fiil olgusunun değerlendirilmesi, tarafların hukuki durumunun da davacının dayandığı tüm deliller toplandıktan sonra anılan yasa hükümleri uyarınca incelenip tartışılması, davacının yabancı uyruklu şirkete ortaklığının gerçekleşip gerçekleşmediği, söz konusu ortaklığın gerçek hak sahipliği doğuran niteliği bulunup bulunmadığı değerlendirilip, öncelikle davacı ve davalılar ile dava dışı yabancı şirket arasındaki hukuki ilişkinin netlikle belirlenmesi, davacının yabancı şirkete ortak olmadığı sonucuna ulaşması halinde, davacının parasının yabancı şirket veya Türk şirketlere verilmesi olgusunda davalı şirketler ve yöneticilerinin ne gibi bir rolü bulunduğunun, ileri sürülen kanıtlar çerçevesinde ve gerektiği takdirde davalı şirketler ve grup şirketlerinin kayıtları üzerinde aralarında şirketler hukuku ve sermaye piyasası konusunda uzmanların bulunduğu bilirkişi heyeti marifetiyle yaptırılacak kapsamlı bir inceleme suretiyle ele alınıp varsa sorumluluklarının saptanması, bu suretle davacının iradesinin ileri sürüldüğü gibi davalılarca fesada uğratılmak suretiyle haksız bir fiile maruz bırakılarak parasının alındığı ve iade edilmediği yolundaki iddiasının tatminkar bir biçimde araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının davacı lehine bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.