3. Hukuk Dairesi 2014/8388 E. , 2014/16392 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2012
NUMARASI : 2009/705-2012/1635
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıya 5.096,15 TL fazla çalışma ücreti ödendiğini, fazla ödenenin iadesi için gönderilen yazı üzerine davalının 100,00 TL iade ettiğini ancak bakiyeyi ödemekten kaçındığını belirterek; 4.996,15 TL"nin 12.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, iadesi istenen paranın davalıya 2005-2006 yılları arasında ödendiği, bu paranın halen davalının elinde bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalının, fazla ödenenin iadesi istemine ilişkin idari işlemin iptali için idare mahkemesinde dava açtığı, mahkemece işlemin iptaline karar verildiği, bu nedenlerle davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yersiz ödenenin, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi istemine ilişkindir.
Somut olayda; muhasebe denetmeni tarafından düzenlenen 31.05.2007 tarihli rapora istinaden 2003-2006 yılları arasında davalının da aralarında bulunduğu kişilere fazla ödeme yapıldığının tespit edildiği, sehven yapılan ödemelerin iadesi için ilgililere yazı gönderildiği, borç bildirim belgesinin 02.07.2008 günü davalıya tebliğ edildiği, davalının 18.06.2007 tarih ve 245 sayılı borç bildirim yazısının iptali için Kocaeli Valiliği aleyhine idare mahkemesine dava açtığı, mahkemece, yersiz ödemede A.. B.."in her hangi bir hilesi, gerçek dışı
beyanı veya açık hatası olmadığı, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten itibaren altmış günlük idari dava açma süresi içerisinde geri alınması gerekirken bu süre geçirildikten sonra paranın istenmesinde hukuka uyarlık olmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, kararın 03.06.2012 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği, idare mahkemesinin iptal kararı esas alınmak suretiyle eldeki davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre temyize konu uyuşmazlık; yersiz ödendiği iddia edilen dava konusu paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının, geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
Kural olarak zenginleşen, başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. (TBK m.77/1) Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Burada kastedilen yanlışlık, eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır.
Bu bağlamda; HGK"nın 1982/13-387 E.-1984/997 K. sayılı kararında; hatalı intibak ve hatalı terfi gibi şart tasarrufun yanlış yapılması veya sonradan geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılan fazla ödemenin idare hukuku ilkelerine göre geri istenebileceği ve geri isteme süresinin 60 gün olduğu, ancak şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebileceği açıklanmıştır.
Şart tasarruflar; önceden belirlenmiş hukuk kurallarının kişiler hakkında uygulanmasına dair işlemlerdir. Bu tür işlemler, hukuk düzeninde değişiklik yapmazlar; yalnızca kişilerin durumunda değişiklik yaparak onları bir durumdan başka bir duruma geçirirler. Şart tasarruflar; kişisel bir hukuki durum yaratmaları bakımından geniş anlamda sübjektif tasarruflar kapsamında olmalarına karşın, “konu” bakımından hukuk aleminde bir değişiklik yapmayıp, yalnızca hak sahibi süje bakımından bir yenilik ve değişiklik doğurmaları itibariyle, dar anlamda sübjektif tasarruflardan ayrılırlar.
Şart tasarrufa dayanılarak yapılan yanlış intibak ve ödemeler ancak iptal davası ya da yasalarda özel süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar geriye yürür biçimde geri alınabilir.
Dava konusu olayda, davacı idarenin herhangi bir şart tasarrufu bulunmadığı için şart tasarrufun varlığı halinde uygulanacak ilkeler somut olayda uygulanamaz.
Diğer taraftan davalıdan iadesi talep edilen alacak, para borcuna ilişkin olup, iade zamanında borçlunun elinden çıkmış olması veya harcanarak tükenmiş olması, borçlunun iade yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Hal böyle olunca mahkemece; herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan hatalı ödemenin, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde istenebileceği gözetilerek, tarafların tüm delilleri toplanıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.