3. Hukuk Dairesi 2014/7805 E. , 2014/16397 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2010 yılında davalı ... ile evlendiğini, düğünde takılan bilezik dışındaki ziynetlerin, düğün sonrası müvekkiline verilmediğini, davalı ..."nin annesi olan diğer davalı ..."ün, ...i"ye ev alınacağı gerekçesiyle düğünden 15 gün sonra müvekkilinden bileziklerini zorla aldığını, evin ...i adına değil ... adına alındığını, ...i"nin, müvekkilinin anne babasına, "kızınızı alın götürün" demesi üzerine müvekkilinin sadece kıyafetlerini almak suretiyle müşterek haneden ayrıldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı tutup, ziynet bedeli olarak 1.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile çeyiz eşyası bedeli olarak 1.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ..."den tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 29.04.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 23.048,70 TL artırarak 25.048,70 TL"ye çıkarmıştır.
Davalı ..."nin vasisi duruşmadaki beyanında; tarafların evliliklerinin ilk döneminde ...i"nin annesiyle birlikte oturduklarını, sonra ayrı eve çıktıklarını, davacının iddialarının asılsız olduğunu savunmuştur.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların doğru olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; çeyiz eşyalarının müşterek hanede kaldığı hususunun mahkeme içi ikrarla kabul edildiği gerekçesiyle çeyiz eşyalarına yönelik istemin kabulüne, ziynet eşyalarının davalılarda kaldığına yönelik iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle ziynet eşyalarına yönelik istemin reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; çeyiz ve ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; ziynet eşyalarının davacının elinden zorla alınıp alınmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacı kadın, düğünde takılan altınların uhdesine hiç geçmediğini, bileziklerin ise davalı ..."ye ev alınacağı gerekçesiyle davalı ... tarafından elinden zorla alınıp, iade edilmediğini iddia etmiştir. Davalı taraf ise, ziynetlerin davacıda olduğunu ve davacının evden ayrılırken ziynetleri yanında götürdüğünü savunmuştur.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m. 6) İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190) İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Diğer taraftan, ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğundan, olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Buna göre somut olayda ispat yükü davacı kadındadır.
Davacı kadın iddialarını ispat için tanık dinletmiş, mahkemece, dava dilekçesinde açıkca yemin deliline dayanmış olduğu hususu hatırlatılarak, davacı vekiline yemin teklif edecekse, yemin metnini dosyaya sunması için süre verilmiştir.
Kural olarak hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
Kendisine yemin teklif edilen taraf, ya yemin teklifini kabul ederek yemin eder, ya yeminden kaçınır ya da bu yemini teklif eden tarafa reddedebilir.
Yemin için davet edilen kimse, yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır. (HMK m. 229)
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde, davacı vekilinin mahkemece verilen süre içinde yemin metnini hazırlayarak mahkemeye sunduğu, davalı ... vekilinin, davacı vekilinin teklif ettiği yemin metninin usulüne uygun olmadığını iddia ederek, kendi hazırladıkları yemin metnini dosyaya ibraz ettiği, mahkemece, yemin eda etmek için hazır olan davalı ..."e, hem davacı vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin, hem de kendi vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin okunduğu, davalı ..."ün, "Avukatımın sunmuş olduğu yemin metnindeki beyanları birebir kabul ediyorum. Oradaki beyanlar doğrudur. Bende talep edilen eşya, altın ve paraların hiç birisi kalmamıştır. Bu hususta avukatımın sunduğu yemin metninde olduğu gibi yemin ediyorum." şeklinde yemin ettiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, davalı ..., yemin teklif eden davacı tarafın, metnine göre değil, kendi vekilinin hazırladığı metne göre yemin etmiş olduğundan, eda edilen yeminin, kanunun aradığı şekle uygun olmadığı, bu bağlamda davalı ..."ün yeminden kaçındığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; yasanın öngördüğü şekle aykırı olarak eda edilen yeminin, yeminden kaçınma olarak değerlendirilmesi gerekirken, yanılgı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.