Davacı,davalı işveren nezdinde 15.5.1990-30.1.1999 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava,davacının 15.05.1990-30.01.1999 tarihleri arasında davalıya ait ...plaka sayılı minibüs işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına davalı işyerinden işe giriş bildirgesi verilmediği,davacının davalı işyerinden bildiriminin yapılmadığı, 1987 yılından sonra herhangibir işyerinden bildiriminin bulunmadığı,işyerinin 11.09.2003 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı,İstanbul 8. İş Mahkemesinin 13.02.2002 tarih ve 1999/708 Esas ve 2002/35 Karar sayılı ilamı ile davacının 15.05.1990-30.01.1999 tarihleri arasındaki işçilik alacaklarının tahsiline karar verildiği, ... plaka sayılı aracın 10.10.1990 tarihli Noter senedine göre 07.11.1990 tarihinden itibaren davalı adına kayıtlı olduğu, aynı araçta davacı adına kesilmiş 03.12.1997 ve 27.01.1998 tarihli trafik ceza tutanaklarının bulunduğu, davacı ve davalı tanıklarının davacının davalıya ait sözkonusu araçta şoför olarak çalıştığı yönünde beyanda bulundukları anlaşılmaktadır.Mahkemece dinlenen tanıkların bordrolu tanıklar olmadığı, aynı hatta çalışmadıkları,başka işyerlerinde sigortalı göründükleri gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ise de bu tür davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve güçlü bir delil olan kesinleşen işçilik alacakları davası nazara alınarak soruşturma genişletilip davacının eylemli olarak davalıya ait minibüs işyerinde çalışıp çalışmadığı ve çalışmasının niteliği yeterince araştırılmadan eksik inceleme ve araştırma ile istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınarak, soruşturmayı genişletmek, davacının çalıştığını iddia ettiği minibüs hattında aynı dönemde çalışan araçları ve araç sahiplerini ilgili meslek odasından, belediye başkanlığından ve trafik şubesinden sormak, gerekirse minibüs hattının bulunduğu durağa komşu işyerlerini tesbit etmek, davacı ile birlikte çalışmış diğer araç sahibi işverenler ile komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına, resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını yada araç sahibi işverenler ile komşu işyeri sahiplerini tesbit edip beyanlarına başvurmak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 04.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.