14. Hukuk Dairesi 2010/1181 E. , 2010/2001 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.05.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydında düzeltim istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.11.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı idare vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu kaydında yanlış yazılan baba adının düzeltilmesi istemine ilişkindir
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı idare vekili temyiz etmiştir.
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu davalar taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK"nun 13.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir.
Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın tapulama tutanağının incelenmesinde tapu kaydına dayanılarak tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece tespitin dayanağı tapu kaydı getirtilmemiş, tespit bilirkişilerinin sağ olup olmadığı araştırılmamıştır. Ayrıca, nüfus müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulması gerekirken, davacının kimlik bilgileri yazılarak vukuatlı aile nüfus tablosu ile şahsın isim tashihi yaptırıp yaptırmadığının araştırılması istenmiş, zabıta araştırmasında da adres yetersizliği nedeniyle arazinin tespit edilemediği ve kime ait olduğu bilinemediğinden gerekli işlemin yapılmadığı bildirilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. O halde, mahkemece nüfus müdürlüğüne ve zabıtaya yeniden yazı yazılarak yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırmalar yapılmalı, tespitin dayanağı tapu kaydı ilk tesisinden itibaren tapu sicil müdürlüğünden istenmeli, tespit bilirkişileri hayatta iseler çağrılarak tanık sıfatı ile dinlenmelidir. Mülkiyet aktarımına neden olunmaması için toplanan tüm bu delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25.02.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.