Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 1.8.1986 olduğunun tespiti ile aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 01.08.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin geçerli sayılarak, bu tarihin işe başlama tarihi olarak tespit edilmesini ve aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiştir.
Davacıya ait 01.08.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden ; davacının (...) sigorta numarasıyla 1.8.1986 tarihinde (...) sigorta nolu işyerinde çalışmaya başladığına dair imzalı işe giriş bildirgesinin 29.12.1986 tarihinde Kurum kaşesiyle kaydedildiği, davacının bildirge tarihinde 25 yaşında olduğu, davacının davalı işyerinden çalışmasının bildirilmediği, inşaat iş yerinin 1.3.1985 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, işyerinden dönem bordrosunun verilmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının ispatlanmadığından davanın reddi yönüne gidilmiş ise de; davacının sigorta şahsi dosyasında mevcut başka bir işyerinden verilen 1.3.1989 tarihli işe giriş bildirgesinde, daha önceki işyeri olarak davacının sigortalılık başlangıç tespiti istediği işe giriş bildirgesinin verildiği işyeri olan M.L.Ö.a ait bina inşaatının gösterilmesi, her ne kadar zabıtaca tespit edilen komşu işyeri tanıklarınca çalışma doğrulanmamışsa da, 1986 yılındaki bir inşaatta çalışan işçilerin kimler olduğunun civardaki kişilerce bilinmesinin tesadüflere bağlı olması ve davacının dinlettiği diğer tanıklarca davacının işyerinde çalıştığı belirtilmekle, davanın kabulü ile sigortalılık başlangıç tarihinin 1.8.1986 tarihi olduğunun tespiti gerekirken yazılı gerekçeyle reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.