Davacı,davalı işveren nezdinde 1997 yılından dava tarihine kadar çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının davalı işverene ait demir doğrama atölyesinde 1997 tarihinden 18.09.2007 dava tarihine kadar hizmet aktine dayalı sigortalı olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının Nevşehir Valiliği Nevşehir Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 128 nolu öğrencisi olduğu davacının annesi ile davalı işyeri temsilcisi arasında 21.9.1999 tarihinde yapılan çıraklık sözleşmesine istinaden davalı Kuruma bağlı işyerinde çırak olarak çalışmak ve mesleki bilgi ve görgüsünü artırmak için eğitime tabi tutulmak suretiyle (17249) sigorta nolu Nevşehir Çıraklık Eğitim Merkezinden 1.10.1999 tarihinde çırak olarak işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin verildiği, bildirgenin 30.9.1999 tarihinde SGK kaydına alındığı, davacının bu tarihte 14 yaşını doldurup 15 yaşından gün aldığı, toplam çıraklık süresinin 3 yıl devam edip 30.9.2002 tarihinde sona erdiği, davacının bu süre içerisinde 15.1.2001 tarihinde davalı işyerinden ayrılıp dava dışı işveren A.L.işyerinde çıraklık eğitimi yapmak üzere yasal temsilcisi ile işveren arasında çıraklık sözleşmesinin imzalandığı, daha sonra tekrar davalı işveren temsilcisiyle davacının annesi arasında 20.4.2002 tarihinde çıraklık sözleşmesinin imzalandığı, 20.10.2005 tarihinde davacının kendisi ile davalı işveren arasında ustalık formu düzenlenerek N.Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğüne verildiği, sigorta hizmet cetvelinden davacının davalı işyerinden bildiriminin bulunmadığı ve 2007 yılında başka işyerinden çalışmalarının bildirildiği, davalı işyerinden verilmiş dönem bordrosunun olup olmadığının davalı Kurumdan sorulmadığı, işverence ücret ödeme bordrolarının bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan hizmetin geçtiği tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa"nın 3/II-B maddesine göre “Özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu kanunun 35’inci maddesi hükümleri uygulanmaz” yine 5.6.1986 tarihli 19.6.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu’nun 10.maddesinde "çırak olabilmek için 14 yasını doldurmuş olmak 19 yaşından gün almamış olmak gerektiği", 13. Maddesinde çıraklık sözleşmesinin, çırağın sözleşme süresi içinde reşit olması halinde, çırağın rızası ile devam edeceği, bu Kanunun çıraklık sözleşmesine dair hükümleri ile onsekiz yaşını doldurduktan sonra sözleşmesi devam eden çıraklar hakkında 1475 sayılı İş Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı, 29.6.2001 tarihli 4702 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki ve uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 14. Maddesindeki düzenleme de ise çıraklık süresinin 3-4 yıl olduğu bildirilmiştir.
Bu davada çözümlenmesi gereken hukuki sorun, hangi durumda gerçek bir çıraklık ilişkisinden söz edileceği noktasında toplanmaktadır. Çıraklık Kanunu"na göre kurulan çıraklık okullarında okuyanlar çırak sayılır. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliğini belirlemede, bir başka ifade ile davacının dava konusu dönemde çırak olup olmadığına karar verirken çıraklık sözleşmesi hükümlerine göre değil, çalışma ilişkisine bakarak bir sonuca varmalıdır. Gerçekten Çıraklık Sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma değil, bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyor ise bu durumda, çıraklık ilişkisinden söz edilemez. Zira burada gerçekleşen; işçinin emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunmasıdır ki bu da ancak bir hizmet ilişkisi ile söz konusu olur. Kişi Kurumca çırak olarak bildirilmiş ise, çırak olmadığını ispat külfeti kişiye düşer. Taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği tespit edilirken, daha doğrusu davacının davalı işyerinde çırak olarak çalışmakta iken 19 yaşından gün almaya başladığı tarihten itibaren çalışmasına çırak olarak mı yoksa diğer kadrolu işçiler gibi üretime yönelik mi çalıştığı sorusuna cevap bulabilmek için “çalışma ilişkisine ve biçimine” bakmak gerekmektedir.
Mahkemece davacının 18 yaşın bitimine yani 15.10.2002 tarihine kadar, davalı işveren yanındaki çalışmasının ve hukuki statüsünün çırak olması itibariyle 506 sayılı Yasa kapsamında hizmet aktiyle çalışamayacağının kabulü yerinde ise de; 18 yaşını doldurduktan sonraki dönem yönünden fiili çalışmanın varlığının, niteliğinin ve hukuki statüsünün yöntemince belirlenmeden sonuca gidildiği ortadadır.
Öte yandan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Gerçekten davalı işveren ile aynı Sanayi Sitesinde bulunan komşu işyeri çalışanı olduğunu belirten tanık, davacının 18 yaşını bitirip çıraklık dönemi sona erdikten sonraki dönemde işçi olarak çalıştığını belirtmiştir.
Yapılacak iş; öncelikle davalı işverenin Kurumda bulunan işyeri sicil dosyasını celbetmek, davalı işveren tarafından düzenlenmiş dönem bordrolarını getirtmek, varsa davacı ile aynı işyerinde çalışan kayıtlı tanık beyanlarına başvurmak, kayıtlı tanık bulunamaz ise, zabıta marifetiyle tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan diğer işverenler ile bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının bu kayıtları celbedilerek, davacının 18 yaşını bitirip çıraklık dönemi sona erdikten sonraki dönemde hizmet aktiyle ve üretime yönelik, işçi sıfatıyla çalışmasının olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 09.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.