3. Hukuk Dairesi 2014/8017 E. , 2014/16657 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2013
NUMARASI : 2009/690-2013/832
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, 07/06/2002 tarihinde evinin çok yakınından geçen yüksek gerilim hattı nedeni ile elektrik çarpması sonucu yaralandığını; uzun süre tedavi gördüğünü, bu kaza nedeni ile duyma yetisini kaybettiğini, bu sebeple askerliğini dahi yapamadığını, mevcut durumun müvekkilinin ruh halini bozduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 10.000.TL manevi tazminat ile 1.000.TL maddi tazminatın dava tarihi itibariyle faiz uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah ile maddi tazminat talebini 21.763 TL"ye yükseltmiş, manevi tazminat yönünden ise 9.000 TL üzerinden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; ""davalı kurumun enerji hattını tüzük ve yönetmeliklere uygun olarak yaptığı, enerji nakil hattı geçtikten sonraki tarihte kazanın meydana geldiği, binanın ikinci katının yapıldığı, binanın imar mevzuatına aykırı olarak yapılması ve davacı çocuğun elinde bulundurduğu kabloyu enerji nakıl hattına atması sonucu elektrik çarpmasına bağlı olarak yaralandığı; kaza tarihinde çocuğun 12 yaşında olup, yaptığı eylemlerin sonucunu hesap edemeyecek durumda olduğundan, ebeveynlerin çocuğu denetleyip yanlış işlerden uzaklaştırması gerekli iken gerekli özen ve ihtimamı göstermediği; dava dışı Şahinbey belediyesinin, yeterli denetimleri yapmaması sonucu kazanın meydana gelmesinde % 60 oranında kusurunun bulunduğu; Şahinbey belediyesinin, dava da taraf olmayışı da gözönünde bulundurulduğunda bir kimse kendi kusurundan kaynaklı olarak tazminat talep etme hakkı bulunmadığı"" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 29.11.2010 tarihinde yapılan keşif sonrası inşaat mühendisi ve elektrik mühendisi bilirkişi heyetinden aldırılan 08.12.2010 tarihli raporda; Enerji Nakil Hattını yönetmeliğe aykırı olarak binaya yakın montajını yapan T.. E.."ın asli kusurlu olduğu, yaralanan davacının kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
Aynı bilirkişi heyet 23.03.2011 tarihli ek raporunda ise yine T.. E.."ın asli kusurlu, olayın meydana geldiği zemin, 1. ve 2.katların ruhsatsız yapılması nedeniyle dava dışı Şahinbey Belediye Başkanlığının tali kusurlu olduğunu açıklamıştır.
Davacı vekilinin, itirazı üzerine, mahkemece kusur tespiti için ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümünden aldırılan 18.04.2012 tarihli üçlü bilirkişi heyeti raporunda; davalı Tedaş ve davacıya kusur atfedilemeyeceği, dava dışı Şahinbey Belediye Başkanlığı"nın %60 asli, davacının dava dışı babasının %40 tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekilinin yeniden itiraz ve keşif talepleri üzerine; mahkemece, yeniden 24.12.2012 tarihinde elektrik mühendisi ile birlikte keşif yapılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen 26.12.2012 tarihli raporda; davalının %20, dava dışı Şahinbey Belediyesinin %40, dava dışı davacının babasının %40 oranda kusurlu olduğu, olay tarihinde 12 yaşında olan davacının kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece; bu kez davalının itirazları da gözetilerek dosyadaki bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler nedeniyle 18.04.2012 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi heyeti 16.09.2013 tarihli raporunda yine önceki raporlarındaki değerlendirmelerde bulunmuş, mahkemece söz konusu rapor hükme esas alınmıştır.
HMK"nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca hakim; çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakim, kendisinin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurur. Bu nedenle, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında, özel ve teknik bir bilgiye sahip olması, başka bir deyişle o konuda uzmanlaşmış olması gerekir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Hal böyle olunca; hükme esas alınan bilirkişi raporu ve ek raporu ile iki kez yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilmediği açık olup, mahkemece; daha önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden, dosyadaki bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri giderecek, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak, sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden ve itiraza uğrayan bilirkişi raporu esas alınarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.