21. Hukuk Dairesi 2018/889 E. , 2019/1369 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi
KARAR
A)Davacı İstemi;
Davacı vekili dava dilekçesiyle; Davacıların murisi ..."ın 17.10 2010 tarihinde davalı şirkette teknik müdür olarak görev yaparken geçirmiş olduğu iş kazası neticesinde vefat ettiğini, müteveffanın desteğinden mahrum kalan müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradığını öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; davacı eş ... ve çocuklar ..., ... ve ... için 500,00 TL’şer Maddi ve 20.000,00 TL’şer manevi tazminat olmak üzere toplam 102.000,00 TL"nin kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Islah dilekçesiyle davacı eş lehine 106.050,89 TL, Çocuklardan ... lehine 49.808,35 TL ... lehine 13.364,25 TL ve ... lehine 189,10 TL maddi tazminat talebinde bulunulmuştur.
B)Davalıların Cevapları;
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müteveffa ..."ın 17.10.2010 tarihinde geçirdiği ölümlü kazanın meydana gelmesinde, müvekkilinin herhangi bir kusur ve sorumluluğu olmadığını, kusurun tamamının müteveffaya ait olduğunu, illiyet bağının müteveffanın ağır kusuru nedeniyle kesildiğini, müvekkili aleyhinde açılan ceza davasında da müvekkiline kusur atfedilmediğini öne sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Yerel Mahkeme gerekçesini "Dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi içeriği, cevap, taraf vekilleri ve taraf tanıklarının beyanları, kusur bilirkişi heyet raporu, hesap raporları, toplanan ve ibraz edilen deliller ile tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde:Davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı ..."un, davalıya ait işyerinde geçirdiği iş kazası sonucunda vefat ettiğini, müteveffanın meydana gelen iş kazasının meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını belirterek, maddi ve manevi tazminat talebi ile iş bu davayı açmıştır. Davalıvekili beyanlarında, haksız davanın reddi gerektiğini savunmuşlar.Davaya konu olayın kaza tarihi 17.10.2010 tarihi olup, meydana gelen kaza 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13. maddesine göre iş kazasıdır. 02.07.2013 tarihli kusur bilirkişi heyet raporunda; meydana gelen kaza niteliğinin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 13 maddesine göre iş kazası olduğu, kazanın meydana gelmesinde davalı şirketin 40 oranında, kazazede davacı işçinin %60 oranında kusurlu olduğu yönünde tespit ve değerlendirilmede bulunulmuş ve heyet raporunun, yeminli dinlenen tanık beyanları ile dosya kapsamına göre olayın oluş şekline uygun olduğu anlaşılmakla mahkememizce de hükme esas alınmışlar ve dava konusu iş kazasının meydana gelmesinde davalı şirketin %40"ar oranında kusurlu olduğunun kabulü gerekmiştir.
Davacıların, dava konusu olay nedeni ile uğradıkları maddi zararların hesabı bakımından dosya bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişiler; Av. ...13.12.2013 tarihli, Av. ... 10.02.2014 tarihli, Av. ... 31.12.2014 -30.12.2015, Av. ... 11.05.2016 tarihli raporlar alınmış ve sonuç olarak mahkememizce bilirkişi Av. ..."in 11.05.2016 tarihli raporun 1-a maddesindeki hesaplamanın mevcut delil durumuna göre dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmakla mahkememizce de hükme esas alınmıştır.Davacılara dava dışı ödendiği belirtilen/iddia edilen ödemelerin; Bursa 5.İş Mahkemesinin 2011/470 esas sayılı işçilik alacaklarının görüldüğü dava dosyasında; yargılama içinde hesaplanan işçilik alacaklarından mahsup edilerek hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca kaldı ki; davacıya yapılan bu ödemelerin mahiyeti davalı tarafça da ispat edilememiş olmakla mahkememiz dosyasına konu maddi ve manevi tazminat alacaklarına karışılık ifa edilemeyeceği anlaşılmakla mahsup işlemi yapılmamıştır. Dava konusu olayda;
Davacı ... için 106.050,89 TL, Davacı ... için 49.808,35 TL, davacı ... için 13.364,25 TL, Davacı ... için 189,10 TL maddi tazminat maddi zararının bulunduğu ve davalının kusurları nedeni ile bu miktar maddi zarardan sorumlu olduğu, yine davacı ..."ın ise dava konusu olayda maddi zararının bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacıların manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak ise: Olayın oluş şekli, olaydaki kusur durumları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile dava konusu olay nedeni ile davacıların duydukları üzüntü, manevi tazminatın amacının dava konusu olayda eşini ve babasını kaybeden davacıların üzüntülerini biraz olsun hafifletmek oluşu ve yine manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacak oluşu nedenleri ile davacıların manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak ise; Davacı ... için 20.000,00 TL, Davacı ... için 15.000,00 TL, davacı ... için 15.000,00 TL, Davacı ... için 15.000,00 TL, Davacı ... için 15.000,00 TL manevi tazminat tazminat taleplerinin kabulü ile davanın kısmen kabul kısmen reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir. " şeklinde belirtilmiş ve hüküm kısmında da maddi tazminat istemlerinin kabulüne manevi tazminat istemlerinin ise gerekçede işaret olunduğu şekilde kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı ;
Davalı vekilinin istinaf başvusuru üzerine Bölge Adliye Mahkemesi “Davacıların murisi ..." ın 17/10/2010 tarihinde maruz kaldığı kazadan dolayı vefat ettiği anlaşılmaktadır.Hesap bilirkişi tarafından ücrete ilişkin dosya kapsamında ... 5. İş Mahkemesi"nin 2011/470 - 2013 /759 E- K sayılı dosyasında açılan davada ilk derece mahkemsince benimsenen ücretin Yargıtay 7. Hukuk Dairisi" nin 2015/5129 - 26296 E-K sayılı kısmi bozma içerikli kararında bozma gerekçesi yapılmadığı anlaşıldığına göre bu karardaki ücretin hesap bilirkişisince benimsenmesinde her hangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Dosyadaki SGK tahkikat raporunda ve bu raporla çelişmeyen ilk derece mahkemesince alınan iş güvenliği uzmanlarınca tanzim olunan rapor kapsamında dava konusu olayın iş kazası olduğu , olaydan dolayı davalının %40 , davacılar mürisinin %60 oranında kusurlu olduğu; benimsenen kusur oranının dosya münderecatına uygun olduğu anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesi kararına dayanak hesap raporunda Eş ..." nin destekten yoksun kalma tazminatına yönelik yapılan hesaplamanın hesaplama kriterlerinde PMF hesaplama tablosuna göre yapılan değerlendirme ve bakiye gözönüne alındığında yapılan değerlendirmede her hangi bir hukuku aykırılık durumunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında yapılan yardımların maddi tazminata karşılık olduğuna yönelik ispat delilinin bulunmadığı görülmektedir.Müteveffanın ilk peşin sermaye değerinin dosya içeriğine alındığı bu kapsamda hesap bilirkişisi tarafından tenzilinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.Davacılardan ..." ın her ne kadar lehine yaşı nedeni ile maddi tazminata hükmolunmayacağı iddia edilmiş ise de anılan mirascının halen dosya içerisindeki belgeler kapsamında öğrenci olduğuna ilişkin belge bulunduğundan hesap bilirkişisi tarafından bu yöndeki değerlendirmenin isabetsizlik içermediği anlaşılmaktadır.Dosyadaki mevcut oluş, tarafların kusur durumu , kazanın meydana geliş şekli, kazadan sonra davacılar murisinin vefat etmiş olması gibi sonuçlanan ağır netice ; tarafların sosyo ekonomik durumu davacıların kazadan ve mevcut ölümden dolayı uğramış oldukları manevi elem keder duygusu ve bu manevi acının bir nebze olsun giderilmesine yönelik manevi tazmin kriterlerin bakımından ilk derece mahkemesince dosya münderecatına uygun düşen değerlendirme kapsamında manevi tazminata hükmedildiği bu husustaki takdirde her hangi bir dosya münderecatına aykırılığın bulunamadığı anlaşılmıştır.Dosya kapsamı, ilk derece mahkemesi kararının dayandığı deliller, delillerin takdiri, karar gerekçesine göre istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olmak ve kamu düzeni kapsamında yapılan inceleme sonucunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş” şeklinde karar verilmiştir.
E) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
1-Davalı vekilinin hükmedilen manevi tazminatlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlar için kesinlik sınırının karar tarihi itibariyle 41.530,00 TL olduğu, davacı eş lehine 20.000,00 TL, davacı çocukların her biri lehine 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği ve hükmedilen manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı temyiz sınırının altında kaldığı açıktır.O halde Bölge Adliye Mahkemesi kararının hükmedilen manevi tazminatlar yönünden temyiz kabiliyeti olmayıp, davalı vekilinin temyiz itirazlarının H.M.K."nun 362/1-a maddesi uyarınca KESİNLİKTEN REDDİNE,
2- Davalı vekilinin davacılar lehine hükmedilen maddi tazminat miktarları yönünden yapılan temyiz incelemesinde ise, dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, temyiz kapsamı ve nedenlerine göre davalı vekilininaşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
3- Dava 17/10/2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının eş ve çocuklarının maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davacıların maddi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında uyuşmazlığın öncelikle davacının iş kazasının gerçekleştiği tarihte almakta olduğu ücret noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
İş kazasına dayalı destek maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması önkoşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; öncelikle toplu iş sözleşmesi ile imzalı bordrolara, bunların yokluğu halinde ise banka kanalıyla yapılan ücret ödemelerine veya işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrete göre tespit edileceği, fazla mesai vb ek ödemelerin devamlılık arz etmesi halinde hesaba esas ücrete dahil edilmesi gerektiği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş olan miktarın ücret olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanmaktadır.
Bu aşamada usuli kazanılmış hak kavramının da üzerinde durulması faydalı olacaktır. Usuli kazanılmış hak davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı) Somut olayda, müteveffa sigortalının davalı şirkete ait otel işletmesinde “teknik müdür” olarak çalıştığı, kazalının imzalı ücret ödeme bordrolarının bulunmadığı, davacı vekilinin dosyaya ibraz ettiği 24/02/2014 tarihli hesaba dair uzman görüşünde asgari ücretin yaklaşık 2,82 kat tutarındaki ücret üzerinden hesap yapıldığı halde, hükme esas alınan 11/05/2016 tarihli hesap raporunda ise davalı işveren tarafından bankaya ibraz edilmek üzere kazalıya verilmiş olan ve hukuken ücretin tespiti noktasında geçerliliği olmayan belgeye itibar edilerek asgari ücretin yaklaşık 6,42 kat tutarındaki ücret üzerinden hesap yapılmak suretiyle, davalı lehine hesaba esas alınan ücret yönünden oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edilmek suretiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.O halde, mahkemece yapılacak iş davacı vekili tarafından ibraz edilen 24/02/2014 tarihli hesaba dair uzman görüşü dikkate alınarak davacıların maddi tazminat alacaklarının belirlenmesinde davalı lehine oluşan usuli kazanımış hak da gözetilerek belirlenen miktarlara hükmedilmesinden ibaret iken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Bu açıklamalar doğrultusunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı maddi tazminata ilişkin kısmı yönünden 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 26/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.