23. Hukuk Dairesi 2019/2119 E. , 2020/3214 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme kapsamında davalı tarafından çalıştırılan dava dışı işçinin müvekkili aleyhine açtığı işçilik alacakları ile ilgili davanın işçi lehine sonuçlandığını ve bu kapsamda müvekkili tarafından dava dışı işçiye icra takibi sonucunda ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemeden sözleşme hükümlerine göre davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, müvekkili tarafından ödenen bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili işçinin ücretlerinden davacının sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; işçinin işe başladığı tarihten, iş akdinin sona erdirildiği tarihe kadar davacıya ait işyerinde, davacının emir ve talimatları doğrultusunda çalıştığı, işçilerin çalışma şekil ve şartlarının, işlerin hangi sürelerde ve nasıl yapılacağının davacı tarafından ayrıntılı olarak belirtildiği bu nedenle davacı Bakanlığın, işçilik alacakları ile ilgili dava neticesinde ödemek zorunda kaldığı ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağını davalılardan rücuen talep etme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasındanki hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı işçinin işe başladığı tarihten, iş akdinin sona erdirildiği tarihe kadar davacıya ait işyerinde, davacının emir ve talimatları doğrultusunda çalıştığı, işçilerin çalışma şekil ve şartlarının, işlerin hangi sürelerde ve nasıl yapılacağının davacı tarafından ayrıntılı olarak belirtildiği açıklanmış ve buna göre dava reddedilmiş ise de, rücu davasının dayanağı olan Ankara 2. İş Mahkemesinin 2011/255 E. 2012/56 K. sayılı dosyasında Bakanlık ile ihbar olunan Ön İlaçlama .... Ltd. Şti arasında muvazaalı bir iş ilişkisinin tespit edilmediği, iş mahkemesinde hükme esas alınan 01/02/2012 tarihli bilirkişi raporunda işveren kurum ile yüklenici arasında sözleşmenin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğunun açıklandığı, anılan iş mahkemesi kararının da kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş akdinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.
Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.
İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.
İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.
Bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile işçinin davacının emir ve talimatları doğrultusunda çalıştığı, işçilerin çalışma şekil ve şartlarının, işlerin hangi sürelerde ve nasıl yapılacağının davacı tarafından ayrıntılı olarak belirtildiği, ödenen bedelinin davalıdan rücu etme imkanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, 492 Sayılı Harçlar Kanunu"nun 13/j maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.