20. Hukuk Dairesi 2019/256 E. , 2019/1771 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli ... köyü 602 parsel sayılı taşınmaz, 15.774,31 m2 yüzölçümüyle tarla niteliğiyle davalılar miras bırakanı adına tapuda kayıtlıdır.
Davacı ... Yönetimi, taşınmazın kısmen kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerden ve öncesi itibarıyla da orman olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne; taşınmazın fen bilirkişi krokisinde (A) harfiyle işaretli 4443,37 m2 ve (B) harfiyle işaretli 401,25 m2 bölümlerinin tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi vekili tarafından reddedilen bölüme yönelik olarak temyiz edilmiş, Dairemizin 08.02.2016 tarih ve 2016/711-1189 sayılı kararı ile “Mahkemece, kesinleşen orman kadastro haritası uygulamasına dayalı araştırma ve inceleme sonucu çekişmeli taşınmazın (A) ve (B) harfleri ile işaretli bölümlerinin orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenerek yazılı şekilde karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
24/05/2012 tarihli keşif sırasında, yerel bilirkişiler, taşınmazın yaklaşık 30 yıldır ekilmemesi nedeniyle ağaçlık hale geldiğini bildirmişler; dairenin 28/05/2015 tarihli geri çevirme kararı ile, yöreye ait en eski tarihli ve 1980"li yıllara ait hava fotoğraflarında taşınmazın konumunun gösterilmesi istenmiş; bunun üzerine hazırlanan 22/12/2015 tarihli ek bilirkişi raporuna, taşınmazdaki ağaç yoğunluğunun giderek arttığını gösteren birbirinden farklı, üç ayrı hava fotoğrafı eklenmiş, ancak bunların hangi yıllara ait olduğu açıklanmamış, taşınmazdaki ağaçların yaşı da yazılmamıştır.
Kural olarak; tahdidin kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir ise de, bu sınırlandırmada, 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaşılır. Zira, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarını belirlemiş olup, bu Kanuna göre, 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, orman olarak sınırlandırılan alanların bu niteliğini kesinleştirmekle birlikte; orman sınırları dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuştur.
Orman kadastro sınırı dışında kalan bir yerde, bir taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı, gerçeğin bir resmî olan hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritalarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi zorunludur.
O halde mahkemece, yöreye ait en eski tarihli ve ayrıca 1980"li yıllara ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, krokili bilimsel verileri bulunan rapor alınmalı, ziraat uzmanına üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, ağaç sayısı, yaşı, dağılımı, kapalılık oranını gösteren bilimsel verilere dayalı rapor hazırlattırılmalı, belirlenen ağaç yaşına göre; öncesi orman olmayan ve özel mülk olarak tapuda kayıtlı bir yerin sonradan ağaçlandırılmasının taşınmazı kamu malı haline getirmeyeceği gözönünde bulundurulmalı, bundan sonra oluşacak sonuca karar verilmelidir.” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, ... ili, ...köyü, 602 parselde davalılar adına olan tapu kaydının bilirkişi heyet rapor ve krokisinde (A) rumuzuyla gösterilen 394,24 m2 ile (C) rumuzuyla gösterilen 3874,77 m2"lik kısma ilişkin tapu kaydının iptali ile eylemli orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, men"i müdahaleye ilişkin talebin reddine, tapu kaydı üzerindeki kurum ya da 3. şahıslar lehine olan şerhlerin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen tahdide dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce 1946 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince yapılan orman kadastrosu, 1982 yılında kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması, 1987 yılında kesinleşen sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 2/B madde uygulaması, 1968 yılında yapılan genel arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece usul ve kanuna aykırı olarak hüküm kurulmuştur.
Mahkemenin 14.06.2012 tarihli “Davacının davasının kabulüne, dava konusu ... ilçesi, ... köyü, 602 sayılı parselin bilirkişiler ...ve ... tarafından hazırlanan 06/06/2012 tarihli rapor ve ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 4443,37 m²"lik kısmının ve aynı rapor ve krokide (B) harfi ile gösterilen 401,25 m²"lik kısmının ayrı ayrı tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine, davalıların taşınmaza müdahalesinin menine” hükmü davalı kişilerce temyiz edilmeyip davacı ...
Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 08.02.2016 gün ve 2016/711 E. - 2016/1189 K. sayılı ilamı ile bozulmakla da orman vasfı ile tesciline karar verilen kısmın yüzölçümü ve müdahalenin men’i yönünden davacı ... Yönetimi açısından usûlü kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda bu kez “taşınmazın A rumuzuyla gösterilen 394,24 m2 ile C rumuzuyla gösterilen 3874,77 m2 lik kısma ilişkin tapu kaydının iptali ile eylemli orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, men"i müdahaleye ilişkin talebin reddine” karar verilmiştir. Böylece, 14.06.2012 tarihli ilk karardaki Hazine adına tescile karar verilen bölümün yüzölçümünden az kısmın orman vasfı ile tesciline ve müdahalenin men’i talebinin reddine karar verilmiş ve davacı lehine oluşan usûlü kazanılmış hak ilkesi ihlal edilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında, 3116 sayılı Kanunun sadece Devlet ormanlarını belirlediği, bu Kanuna göre, 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritalarının, orman olarak sınırlandırılan alanların bu niteliğini kesinleştirmekle birlikte; orman sınırları dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kaldığı, bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının, gerçeğin bir resmî olan hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritalarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesinin zorunlu olduğu gereğine değinilmesine ve mahkemece de bozma kararına uyulmasına rağmen bozma kararının gerekleri yerine getirilmeden, açıklama kısmında dava konusu taşınmazın kısmen kesinleşen tahdit sınırları içerisinde kaldığının belirtilmesine rağmen sonuç kısmında dava konusu taşınmazın tamamının tahdit içinde kaldığını belirten, kendi içerisinde çelişkili ve dava konusu taşınmazın eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasına göre incelenmediği rapor esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/03/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.