3. Hukuk Dairesi 2014/8619 E. , 2014/16785 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili ile davalılardan... tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ..."ın çalışanı ..."in harfiyat çalışması sırasında yönetimindeki iş makinesinin kuruma ait kabloyu kopararak toplam 5.436,58 TL zarar verdiğini; davalılar aleyhine icra takibi yapıldığı ancak haksız olarak takibe itiraz ettiklerini, zarardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, davalıların itirazının iptali ile takibin devamına ve %40"dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu olayla bir alakasının olmadığını, hiçbir harfiyat çalışması yapmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Davalı... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu olayla bir alakasının olmadığını, hiçbir harfiyat çalışması yapmadığını, arazi maliki olması sebebiyle sorumlu tutulduğunu, davacının ticari faiz talep edemeyeceğini bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin...Çak. Ltd.Şti. müdürü olduğunu, şahıs olarak sorumluluğunun olmadığını; şirketin, davalı ... ile benzinlik yeri harfiyat çalışması konusunda anlaştıklarını, harfiyat yapılacak yerin bizzat ... tarafından gösterildiğini, ..."in gösterilen yeri kazması neticesinde kabloların ortaya çıktığını, Mustafa"nın bir kusurunun olmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, ..."ın sahibi bulunduğu ... Kum Çak.Ltd.Şti."nin kepçe operatörü temin ederek kazı çalışmasının yapılmasını sağlaması sebebiyle yüklenici olarak, arazi sahibinin de bu aşamada diğer yükleniciler gibi istihdam edenin sorumluluğu altında bulundukları ve fakat davacının davayı ilgili şirketlere açmadığı şirket temsilcisine açtığı eldeki davanın itirazın iptali davası olması sebebiyle davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilemeyeceğinden; davacının davasının kısmen kabulüne, davalılardan ... ve ... adlarına açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine; davalılardan ... ve... yönünden açılan davanın kabulü ile Salihli 1. İcra Müd."nün 2009/6071 sayılı dosyasındaki itirazın iptaline takibin devamına; icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalılar ... ve... tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle... adam çalıştıran olmasada, hafriyat çalışması yapılan taşınmazın maliki olduğundan, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının ve davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
1) Ancak, davalı ..."in haksız fiil sorumlusu olup olmadığı üzerinde durmakta yarar vardır.
Türk Borçlar Kanunu"nda haksız fiil sorumluluğu 49. (BK 41. mad.) ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK 49. maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür." hükmüne yer verilmiştir. Haksız fiil, doktrinde ve uygulamada “hukuk düzeninin izin vermediği ve hoş görmediği zarar verici eylem ve davranış” olarak tanımlanmıştır.
Haksız fiil sorumluluğuna kusur sorumluluğu (akit dışı sorumluluk da) denilmektedir. Kusur sorumluluğu hukuka aykırı kusurlu bir davranışla bir kimseye verilen zararın giderilmesini (tazminini) düzenler. Burada sorumluluğun kurucu unsuru kusur olduğu için bu tür sorumluluğa kusur sorumluluğu denilmektedir.
Bir haksız fiilden bahsedilebilmesi için, zarara sebep olan fiilin öncelikle hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırı fiil maddi ya da manevi bir zarara neden olmalı, zarara sebep olan kişi fiilinden dolayı kusurlu olmalı ve zararla zarara uğratan fiil arasında neden sonuç ilişkisi olarak da ifade edilebilecek bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Bu bağlamda, somut olaya bakıldığında; tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere, benzin istasyonu için harfiyat çalışması yapılacak yerin bizzat davalı ... tarafından gösterildiği ve çalışma yapılacak yerde kabloların olmadığını belirttiği, kepçe operatörü ..."in davalı ... tarafından gösterilen yeri kazması neticesinde davacı kuruma ait kabloların koparılması sonucu zararın vuku bulduğu anlaşıldığından, davalı ..."in olayın meydana gelmesindeki kişisel kusuru araştırılmadan şirket temsilcisi olduğundan bahisle pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2) Meydana gelen zararın tespiti bakımından olaya bakılacak olursa; HMK 266.maddesi hükmünde, mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı açıklanmıştır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 08.12.2010 tarih, 2010/7-530 E, 2010/636 K.sayılı ilamında vurgulandığı üzere, hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ödediği ücretler genel idare giderleri olup, haksız fiil meydana gelmese dahi ödenmesi gereken giderlerdir. Bunların zarar ile ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dâhil edilemez.
Somut olayda; mahkemece, zarar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından davacı tahakkukları esas alınarak hesaplama yapılmış ve bu rapora itibar edilmek suretiyle karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamından mahkemece, davacı tarafından alacak olarak istenilen bir kısım bedellerin (işçi ücretleri ve vasıta giderleri), genel idare giderleri olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece, davalı ..."in olayın meydana gelmesindeki kişisel kusurunun araştırılması; kusur oranının belirlenmesi için uzman bilirkişiden rapor alınması; davacı tarafından hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutulup çalıştırıldığı ve vasıta temin edildiği söz konusu ise bunların kanıtlanması için davacı taraftan delillerinin sorulup saptanması, bu konuda gösterilecek delillerin toplanması, özel olarak işçi tutup çalıştırıldığının ve vasıta için harcama yapıldığının kanıtlanması halinde davacı tarafın isteyebileceği gerçek zarar miktarının bilirkişiden alınacak ek rapor ile duraksamasız belirlenmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.