3. Hukuk Dairesi 2014/10583 E. , 2014/16828 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 1967 yılında evlenip, Almanya Düseldorf Mahkemesi"nin 2008 tarihli ilamıyla boşandıklarını, boşanma kararının 2011 yılında tenfiz edildiğini, müvekkilinin davalı aleyhine Almanya Düseldorf Mahkemesinde yoksulluk nafakası davası açtığını ancak davalının dava tarihi itibariyle Almanya sınırları içinde yaşamaması nedeniyle ekonomik sosyal durumunun araştırılamayacağı gerekçe gösterilerek mahkemece davanın reddine karar verildiğini belirterek; aylık 750,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; boşanma kararının kesinleştiğini, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra boşanma davasında hükmedilmeyen nafaka için ayrı bir dava açılarak talepte bulunulamayacağını, boşanma ilamında müvekkilinin emekli maaşının 1/2"si olan 633 Euronun davacıya ödenmesine karar verildiğini, bu paranın mal rejiminin Alman Hukukunda tasfiyesi sonucunda kadına bağlanan para olup, müvekkilinin emekli maaşından ömür boyu kesileceğini, bu nedenle davacının eldeki nafaka davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacının yoksul olmadığını savunarak; davanın reddinine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacının davalıdan 633 euro aylık aldığı, bu miktarın davacının sosyal ve ekonomik durumuna göre geçinmesi için yeterli olduğu, davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesi altında olmadığı belirtilerek; davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakası istemine ilişkindir.
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. (TMK m.175) Yoksulluk nafakası boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, boşanma davası devam ederken ya da sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de istenilebilir.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için; talep edenin, boşanmaya sebep olan olaylarda diğer eşten daha ağır kusurunun olmaması, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi ve nafaka davasının, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılmış olması gerekir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların 16.03.1967 yılında evlendikleri, bu evlilikten 1970, 1971 ve 1979 doğumlu üç müşterek çocuklarının olduğu, tarafların Düsseldorf Aile Mahkemesi"nin 24.02.2010 tarihli ilamıyla boşandıkları, boşanma ilamıyla birlikte davalı kocanın Almanya emeklilik sigorta hesabından davacı kadının hesabına aylık 633 Euro emeklilik hakkının aktarılmasına karar verildiği, kararın Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 16.02.2011 tarihli ilamıyla tanıma ve tenfizine karar verildiği, bu kararın 01.04.2011 tarihinde kesinleştiği, eldeki yoksulluk nafakası davasının 13.02.2012 günü açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre taraflar arasındaki temyize konu uyuşmazlık; boşanmayla birlikte davacı kadının yoksulluğa düşüp, düşmediği noktasında toplanmaktadır.
Davacı taraf, davacının boşanmayla birlikte yoksulluğa düştüğünü iddia ederek yoksulluk nafakası talebinde bulunmaktadır. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durulması gerekir.
Yoksulluğun hukuksal kavramı yasada tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği vurgulanmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Yine; Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E.; 95 K. sayılı ilamında asgari ücretle çalışıyor olunması yoksulluğu ortadan kaldıracak bir neden olarak değerlendirilmemiştir.
Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayandığından bilimsel öğretide; evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra kısmen devamı niteliğinde tanımlanmaktadır.
Buna göre yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir.
Somut olayda; 1946 doğumlu davacının ev hanımı olduğu, yılın bir döneminde Türkiye"de 42 yaşındaki engelli oğlu ile birlikte oğluna ait evde yaşadığı, yılın bazı aylarında Almanya"da yaşadığı, ...."de davalı ile yarı yarıya malik oldukları bir dükkanın bulunduğu, 1947 doğumlu davalının ise ...."de yaşadığı, Almanya"daki emekliliğinden dolayı aylık 470 Euro, Türkiye"deki emekliliğinden dolayı aylık 800,00 TL emekli maaşı aldığı, davacıdan boşandıktan sonra 14.04.2011 günü 1960 doğumlu bir kadınla evlendiği, ...."de 373 m2 yüz ölçümlü bahçeli evinin, 441 m2 yüz ölçümlü arsasının, 117 m2 yüz ölçümlü dükkanın bulunduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar mahkemece, davacı kadının zaten davalıdan 633 euro aylık aldığı, bu miktarın geçinmesi için yeterli olduğu, davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesi altında olmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu paranın 1967 yılından bu yana evli olan taraflar arasındaki mal paylaşımına ilişkin olduğu, nafaka mahiyetinde olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı kadın lehine az da olsa davalının durumu ile orantılı bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.