12. Hukuk Dairesi 2016/20223 E. , 2017/12711 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından, 7 adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde; borçluların icra mahkemesine başvurularında borca kısmi itirazda bulundukları, borçlu ...’nın senetlerde isminin bulunmadığını, imzaların şirket adına atıldığını, ayrıca borçlu şirketin feshedildiğini, olmayan bir tüzel kişilik hakkında takip yapılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek takibin durdurulmasını talep ettikleri, mahkemece; borçlu şirket yönünden taraf ehliyeti bulunmadığından takibin iptaline, borçlu ... yönünden ise, takibin kambiyo senetlerine dayandığı ve keşidecinin şirket olup, temsilci tarafından şirket kaşeleri üzerine imza atılmak suretiyle senetlerin düzenlendiği, borçlu ...’nın senetleri şahsı adına imzalamadığı, böylece senette müracaat sorumlularından olmadığı gerekçesiyle adı geçen borçlu yönünden de takibin iptaline karar verildiği görülmektedir.
Ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren (münfesih) şirketin, yargılamanın tarafı olmak ehliyeti de bulunmamaktadır. Davadan önce veya dava devam ederken tüzel kişiliğin son bulması halinde, davaya devam edilmesine imkan yoktur. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup, hakimin bu hususu resen de göz önünde bulundurması zorunludur.
Ticaret sicilinden terkinin, tüzel kişinin bizatihi kendisi hakkında sonuç doğurabilmesi için Ticaret Sicili Gazetesinde ayrıca ilanına da gerek bulunmamaktadır. Zira kural olarak yasada öngörülen istisnalar haricinde Ticaret Sicili Gazetesinde ilan kurucu değil, bildirici bir etkiye sahip olup, üçüncü kişilere karşı değişikliğin hüküm ifade ettiği tarih, ilan tarihine göre belirlenir ise de, tüzel kişinin kendisi yönünden değişikliğin hüküm ifade etmesi ilan şartına bağlanamaz.
Ticaret sicilinden silinmekle tüzel kişiliği sona ermiş ve hukuk aleminden silinmiş olan şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanabilme ehliyeti son bulacağından, yargı mercileri nezdinde temsil edilmesi ve yargılamaya taraf olması da mümkün değildir. Devam eden davası bulunan veya sicilden kaydı silinen şirketin alacaklıları veyahut da hukuki menfaati bulunanlar ise, haklı sebeplere dayanarak silinme
tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını da isteyebileceklerdir.
Yukarıdaki açıklamalara ek olarak HMK"nun 50. maddesine göre ise; "Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir." HMK"nun 115. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise; ""Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir..."" düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan hükümler, icra takipleri için de kıyasen uygulanmakta olup, taraf ehliyeti icra takibinde kendini takip alacaklısı veya takip borçlusu olabilme ehliyeti olarak göstermektedir. Öte yandan, yalnız, gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır.
Somut olayda, borçlu Altan Montaj Bakım Onarım İnşaat Turizm Tarım Makina İçecek Hayvancılık Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi"nin, Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 04.03.2015 tarihli cevabi yazısına göre, 26.08.2014 tarihinde re"sen ticaret sicilinden terkin edildiği ve ilerleyen süreçte ihya edilmediği, bu haliyle şikayet tarihi itibariyle takipte borçlu olarak gösterilen şirketin tüzel kişiliğinin sona ermiş olduğu ve dolayısıyla anılan şirket adına icra mahkemesine başvuran ...’nın da yetkili temsilci sıfatının olamayacağının kabulü gerekir. Taraf ehliyeti ile ilgili olan bu husus, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen nazara alınmalıdır.
Alacaklının borçlu ..."ya ilişkin mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
TTK."nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için "senedi düzenleyenin imzasını" içermesi zorunludur. Anılan maddede, sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK.nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun"un 678. maddesi gereğince; şirket yetkilisinin, şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza, bizatihi kendisini sorumlu kılar. Yine TTK."nun 778. maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun"un 701 ve 702. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekli değildir.
Senedin, keşideci bölümünde, şirket temsilcisinin (aynı kişinin) elinden çıkmış iki imzasının bulunması ve imzalayanın şirket temsilcisi olması durumunda, imzalardan şirket kaşesi üzerine atılanın şirket adına, açığa atılan diğer imzanın da, imza sahibinin şahsı adına atılmış olduğunun kabulü zorunludur. Her iki imzanın kaşe dışında olması halinde de, birisinin şirket adına, diğerinin de aval olarak atıldığının kabulü gerekir. Zira, senetteki borçtan sorumlu olmak için, keşidecinin tek imzası yeterli olup, birden fazla imza atılmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında sorumluluk doğması için, keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından, şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirilir (HGK. nun 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 sayılı kararı).
Buna göre; şirket yetkilisi ...’nın takip dayanağı senette muteriz şirket kaşesinin dışında imzasının olduğu ve bu imzayı da inkar etmediği anlaşıldığından, adı geçenin açıkta bulunan ikinci imzasının aval olarak atıldığının ve dolayısıyla borçtan şahsen sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Hal böyle olunca; borçlu ..."nın şahsı yönünden itirazın reddi ve yine anılan
şirketin ihyası gerçekleştirilmedikçe aktif dava ehliyetinden bahsedilemeyeceği, aktif dava ehliyeti olmayan şirketi temsil etmenin ise söz konusu olamayacağı ve bu durumun mahkemece re"sen gözetilmesi gerektiğinden, anılan şirket yönünden de şikayetin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.