3. Hukuk Dairesi 2014/10759 E. , 2014/16968 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dilekçesinde; davalı ile ... Aile Mahkemesi"nde 31/11/2011 tarihli karar ile boşandıklarını, bu karar gereği davalıya yoksulluk nafakası ödemekte olduğunu, karar tarihinden sonra davalının asgari ücretten daha yüksek bir maaşla çalışmaya başlaması nedeniyle yoksulluk halinin ortadan kalktığını ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ve davalının işe başladığı tarihten mahkemenin karara bağlandığı tarihe kadar alınan yoksulluk nafakalarının tarafına iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kendisi için aldığı yoksulluk nafakası ile hayatını idame ettiremeyeceğini, çalışmak zorunda olduğunu, kirada oturduğunu, zor şartlarda geçindiğini, ayrıca davacının geçmişe dönük olarak ödemiş olduğu nafakaların iadesi talebinin kabulünün mümkün olmadığını, davalının işe başlamasının nafakayı resen kaldırmayacağını ve mahkeme kararının kurucu etki göstereceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, "davanın kısmen kabulüne, dava tarihi olan 31/10/2012 tarihinden itibaren davalı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, bu tarihten sonra ödenen nafaka miktarının davacıya iadesine, davacının 31/05/2011 tarihinden itibaren geçmişe dönük olarak nafakanın kaldırılması ve iadesi talebinin reddine" karar verilmiş; hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir.
TMK"un 176/3. Maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması , yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsi hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında; yoksulluk kavramının ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgili olduğu, bu nedenle ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlenmesi gerektiği üzerinde durularak; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerektiği belirtilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; tarafların 2011 tarihinde boşandıkları, davacının işçi olarak asgari ücretle çalıştığı, evli olduğu, 350,00 TL kira ödediği, davalının boşandıktan sonra Organize sanayi bölgesinde çalışmaya başladığı, asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği ve davacıdan olma 2006 doğumlu çocuğu ile birlikte yaşadığı, 300 TL kira ödediği hususları dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Nafaka alacaklısı kadının, aldığı ücretin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.
Bu nedenle davalının geliri yoksulluğu ortadan kaldırmayıp, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK"nın 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.