Davacı,davalı işveren nezdinde 10.7.1994-25.5.2003 tarihleri arası geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalı işverenlere ait işyerinde hizmet akdi kapsamında askerlik süresi dışında 10.07.1994-25.05.2003 tarihleri arasında geçen ve SGK’na bildirilmeyen çalışmalarının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davacının 26.01.1995-01.01.1998 tarihleri arasında A.Haber Ajansı A.Ş işyerinde 01.01.1998-27.05.2003 tarihleri arasında Merkez A.Televizyon Prodüksiyon A.Ş. işyerinde 1.8.1995-15.4.1997 tarihleri arasındaki askerlik süresi dışında yerel muhabir olarak geçen hizmet süresinin tesbiti ile bu döneme ait bir kısım işçilik alacaklarının davalı işverenlerden tahsiline karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davasının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Anılan madde ile; Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Ayrıca anılan maddede “Yönetmelikte tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tesbit edilmeyen sigortalılar,çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak ispatlayabilirlerse bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır” hükmünü içerir
Somut olayda; davacının davalı işyerinden SSK’na bildirilen çalışması yoktur. Davacının tesbitini istediği dönemle ilgili işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu, müfettiş raporu veya durum tesbit tutanağı niteliğinde bir belge de kurum kayıtlarına yansımamıştır. Davacının davalı işverenden haber ücreti adı altında aldığı ücret ödemeleri askerlik sonrası döneme aittir.
Dinlenen tanıklar askerlik süresi hariç, önce kamereman olarak sonrasında ise muhabir ve bölge temsilcisi olarak aralıksız çalıştığını doğrulamıştır.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden davacının 1995-1997 tarihleri arasında askerlik yaptığı anlaşılmakta ise de askerlik dönemi tam olarak ilgili askerlik şubesinden sorularak araştırılmamıştır. Dosya içinde anılan belgenin mevcut olduğunu gösterir dizi pusulası da bulunmamaktadır.
Askerlik süresi içerisinde aynı işveren emrinde çalışmak koşuluyla hizmet akdi askıya alınmış sayılır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerine askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin geçtiğinden sözedilemez. Davacının askerlikten önce işten ayrılıp askerlik dönüşü makul sayılabilecek bir süre sonra işe başlamış olması, tespiti istenen ihtilaflı dönemde başka işyerinde çalışmamış olması nedeniyle hizmet akdinin askıya alınmış olmasına engel olmaz.Ancak askerlik döneminin sona ermesinden sonra makul bir süre içinde işyerinde işe başlanmamış ise askerlik öncesi dönem yönünden hizmet akdinin sona erdiğinin ve anılan süre yönünden 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde yazılı 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin kabulü zorunludur.
Yapılacak iş, davacının askerlik yaptığı dönemin ilgili Askerlik Şubesinden sorularak askerlik sonrası makul sayılacak bir süre içinde tekrar işine başlayıp başlamadığını araştırmak, makul bir sürede işe başlanmış ise askerlik süresince hizmet sözleşmesinin askıda olduğu gözetilerek şimdiki gibi karar vermek, aksi halde askerlik öncesi dönem yönünden 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde yazılı 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği göz önünde tutularak davacının hizmet süresini belirleyerek çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,bozma nedenine göre davalı işverenlerin işçilik alacaklarına ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ,temyiz harcının istek halinden davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu hariç diğer davalılara iadesine 16.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.