
Esas No: 2014/17863
Karar No: 2015/2575
Karar Tarihi: 25.02.2015
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/17863 Esas 2015/2575 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/07/2014 tarih ve 2013/372-2014/169 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında 20.11.2012 tarihli "Portföy Yönetim Sözleşmesi" akdedildiğini, anılan sözleşme kapsamında davalı şirket hesabına 13.02.2013-01.03.2013 tarihleri arasında iki haftalık sürede 804.842 TL yatırıldığını, davalının doğru ve yerinde kararlar alarak müvekkilin yatırımını yönetmesi gerekirken zarara uğrattığını, ihtarname ile 251.142 TL zararının giderilmesinin istendiğini, ancak geççen sürede zararı giderilmediği gibi müvekkilinin 804.842 TL olan portföy büyüklüğünün 192.000 TL"ye düştüğünü, müvekkilinin ihtarname keşide ederek sözleşmeyi feshettiğini, davalı şirketin basiretli bir portföy yöneticisi gibi hareket etmeyerek müvekkilinin zararına yol açtığını ileri sürerek müvekkili nezdinde oluşturduğu zararın şimdilik 251.742 TL"lik kısmının temerrüt tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiş, sonrasında eksik harcı tamamlayarak davasına 583.842 TL üzerinden devam edeceklerini beyan etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin sözleşmeye aykırı hiçbir işlemi olmadığını, davacının hesabında bulunan 221.000 TL"sinin tarafına iade edildiğini, ayrıca HMK"nın 109/2. maddesine aykırı olarak açılan kısmi davanın söz konusu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın tazminini talep ettiği miktarı ihtarname ile davalı tarafa bildirdiği ve ne kadar zarara uğradığnın da yatırdığı para ve bakiyeden anlaşılacak olması ve davalının iade ettiği bakiye tutarla da yapılan çıkarma işlemi neticesinde ileri sürülen zarar miktarının belirli olacağı, davacının da bu durumu daha sonra mahkemece süre verilerek harcın tamamlatılması yolu ile gidermesi olanağı bulunmadığı, dava şartının dava açıldığı tarihe göre karara bağlanması gerektiği, dava tarihi itibariyle hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle HMK"nın 114/h maddesi uyarınca davanın hukuksal yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, mahiyeti itibariyle bölünebilir nitelikteki bir miktar para alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde, davalı kuruluşta 804.842 TL tutarında hesap açtığını, bu hesaptan farklı tarihlerde portföy yönetimince 5 farklı işlem yapılarak toplam 251.142 TL tutarında zarara uğratıldığını, keza yine davalı yanın basiretsiz tutumu nedeniyle söz konusu hesap üzerinde yapılan başkaca işlemlerle de zarara uğratılmakla toplam zararının 583.842 TL olduğunu iddia ederek işbu davayı açmış olup, dava bu hesaptan portföy yönetimince yapılan 5 farklı işlem nedeniyle uğranılan zarara hasredilmiştir. Bu durumda davacının tek bir hukuki ilişki çerçevesinde farklı nedenlere dayalı olarak ortaya çıkan zararı belirgin olmakla birlikte, işbu davada yukarıda söz edilen çerçevede belirgin bir vakıaya dayalı olarak uğranılan zararın tümü talep edilmiş olmakla HMK"nın 109. maddesindeki "Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez" şeklindeki düzenleme karşısında usulüne göre açılmış kısmi bir davanın varlığının kabulü gerekir. Mahkemece de dava kısmi bir dava olarak nitelendirilmekle birlikte davacının zararının bölünebilir olduğu gözden kaçırılarak zararın tümü bakımından dava açılması gerektiğinden bahisle davanın usulden reddedilmesi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemeiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.