Davacı, 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arası Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arasında zorunlu Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti ile aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Uyuşmazlık, davacının vergi kaydındaki sürelere göre sigortalı kabul edilmesi yönünde verdiği 31.07.2000 tarihli dilekçeye rağmen, devam eden oda kaydına göre 3165 sayılı Yasa"ya göre sigortalılık koşullarının devam ettiği 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arasında sigortalı sayılıp sayılmayacağı bu dilekçedeki davacı beyanına değer verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle dava konusunun doğrudan 1479 sayılı Yasa’da öngörülen sigortalılık hak ve yükümlülüklerini etkileyeceği ortadadır. Sözü edilen sosyal sigortalılık, kişinin Anayasa’da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa’nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
1479 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek, sigorTalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür (M.Ç., Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985, sh. 90). Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Kamu düzenini ilgilendiren bu tür tespit davalarında hakimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.02.2004 gün, E:2004/21-54, K:2004/54 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bu durumda, mahkemece, davanın hukuksal niteliği gözönünde bulundurulmaksızın davacının 31.07.2000 tarihli dilekçesine göre davanın sonuçlandırılması isabetsiz olmuştur.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 23.10.1987 tarihli bildirgeye göre 31.08.1987 tarihli oda kaydı nedeniyle 31.08.1987 tarihi itibariyle tescil edildiği,yine 28.03.1994 tarihli bildirgeye göre ise 03.02.1994 tarihli vergi kaydı nedeniyle aynı tarih itibariyle tescil edildiği, 01.09.1987-22.07.1988,03.02.1994-21.04.1995,05.01.2004-devam şeklinde vergi kaydının, 31.08.1987-08.08.1988 ve 16.02.1994- 23.07.2001 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydının, 18.09.1987-06.01.2004 ve 16.02.1994-27.07.2001 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar Sicil memurluğu kaydının bulunduğu,davacının 31.05.2004 tarihli hizmet cetveline göre 01.09.1987 tarihinden itibaren sigortalı kabul edildiği, terkininin bulunmadığı ve 16 yıl 8 ay 30 gün hizmetinin olduğu, ilk prim ödemesinin 30.11.1987 tarihinde, son prim ödemesinin ise 30.10.2007 tarihinde yapıldığı, 2003 yılı sonu itibariyle tecil borcunu ödediği, verdiği 31.07.2000 tarihli dilekçe üzerine Kurumun 1995/11 nolu genelgesi uyarınca sadece vergi kaydının bulunduğu sürelerde sigortalı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.Somut olayda davacının 1479 sayılı Yasa gereği ilk tescili 1987 yılında yapılmış olmakla, 1987 yılında yürürlükte bulunan 1479 sayılı Yasa"nın 24.maddesi gereğince uyuşmazlık konusu döneme ilişkin sigortalılık koşullarının oluştuğu ortadadır.Hal böyle olunca sigortalılık koşulları bulunduğu ve primlerini de ödediği halde Kurum genelgesi gerekçe gösterilerek davacının sadece vergide kayıtlı olduğu sürelerde sigortalı olduğunun kabulü ile yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davacının 1479 sayılı Yasa’nın 24.maddesi gereğince sigortalılık koşulları bulunduğundan isteminin kabulü ile 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olduğunun tesbitine karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18.03.2010 gününde oy birliği ile karar verildi.