Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/5387
Karar No: 2010/2969
Karar Tarihi: 18.03.2010

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2009/5387 Esas 2010/2969 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2009/5387 E.  ,  2010/2969 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Kastamonu İş Mahkemesi
    TARİHİ : 27/01/2009
    NUMARASI : 2008/4-2009/3

    Davacı,  23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arası Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile aksine kurum işleminin iptaline  karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
    Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan  ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar  tesbit edildi.
    Dava, davacının 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arasında zorunlu Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti ile aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
    Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
    1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde  zorunlu Bağ-Kur  sigortalılığı için  esnaf sicili veya kanunla  kurulu  meslek kuruluşu kaydı aranırken  20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren  2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı  Yasa"nın  24. maddesi değiştirilerek  zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için  gelir vergisi  mükellefi olması şartı getirilmiş ancak  gelir vergisinden  muaf olanlar  için meslek kuruluşuna kayıtlı  olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı  Yasa ile 24. madde  değiştirilerek  zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması  yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek  zorunlu Bağ-Kur   sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak  gelir vergisinden muaf olanlar için  esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
    Uyuşmazlık, davacının   vergi kaydındaki sürelere göre sigortalı kabul edilmesi yönünde verdiği 31.07.2000 tarihli dilekçeye rağmen, devam eden oda kaydına göre  3165 sayılı Yasa"ya göre sigortalılık koşullarının devam ettiği 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arasında sigortalı sayılıp sayılmayacağı bu dilekçedeki davacı beyanına değer verilip verilmeyeceği  noktasında toplanmaktadır.  Bu yönüyle dava konusunun doğrudan 1479 sayılı Yasa’da öngörülen sigortalılık hak ve yükümlülüklerini etkileyeceği ortadadır. Sözü edilen sosyal sigortalılık, kişinin Anayasa’da ifadesini bulan temel sosyal haklardan olan sosyal güvenlik hakkına ilişkindir. Nitekim, Anayasa’nın 12. maddesine göre, herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 60. maddesinde ise, “herkes, sosyal güvenlik hakkına  sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, sosyal güvenlik hakkının kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve feragat edilemez bir hak olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
    1479 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde de, bu ilke aynen benimsenerek,  sigorTalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu haliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp, aynı zamanda bir yükümlülüktür (M.Ç., Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985, sh. 90). Bu nedenle, sigortalılık  hakkından  feragat edilemez. Kamu düzenini ilgilendiren bu tür tespit davalarında hakimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.02.2004 gün, E:2004/21-54, K:2004/54 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bu durumda, mahkemece, davanın hukuksal niteliği gözönünde bulundurulmaksızın davacının 31.07.2000 tarihli dilekçesine göre davanın sonuçlandırılması isabetsiz olmuştur.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 23.10.1987 tarihli bildirgeye göre 31.08.1987 tarihli oda kaydı nedeniyle 31.08.1987 tarihi itibariyle tescil edildiği,yine 28.03.1994 tarihli bildirgeye göre ise 03.02.1994 tarihli vergi kaydı nedeniyle aynı tarih itibariyle tescil edildiği, 01.09.1987-22.07.1988,03.02.1994-21.04.1995,05.01.2004-devam şeklinde vergi kaydının, 31.08.1987-08.08.1988 ve  16.02.1994- 23.07.2001 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar Odası kaydının, 18.09.1987-06.01.2004 ve 16.02.1994-27.07.2001 tarihleri arasında Esnaf ve Sanatkarlar Sicil memurluğu kaydının bulunduğu,davacının 31.05.2004 tarihli hizmet cetveline göre  01.09.1987 tarihinden itibaren sigortalı kabul edildiği, terkininin bulunmadığı ve 16 yıl 8 ay 30 gün hizmetinin olduğu, ilk prim ödemesinin 30.11.1987 tarihinde, son prim ödemesinin ise 30.10.2007 tarihinde yapıldığı, 2003 yılı sonu itibariyle tecil borcunu ödediği, verdiği 31.07.2000 tarihli dilekçe üzerine Kurumun 1995/11 nolu genelgesi uyarınca sadece vergi kaydının bulunduğu sürelerde sigortalı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.Somut olayda davacının 1479 sayılı Yasa gereği ilk tescili 1987 yılında yapılmış olmakla, 1987 yılında yürürlükte bulunan 1479 sayılı Yasa"nın 24.maddesi gereğince uyuşmazlık konusu döneme ilişkin sigortalılık koşullarının oluştuğu ortadadır.Hal böyle olunca sigortalılık koşulları bulunduğu ve primlerini de ödediği halde Kurum genelgesi gerekçe gösterilerek davacının sadece vergide kayıtlı olduğu sürelerde sigortalı olduğunun kabulü ile yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
    Yapılacak iş; davacının 1479 sayılı Yasa’nın 24.maddesi gereğince sigortalılık koşulları bulunduğundan isteminin kabulü ile 23.07.1988-04.02.1994 ve 22.04.1995-06.01.2004 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olduğunun tesbitine karar vermektir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18.03.2010 gününde oy birliği ile karar verildi.
     



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi