Davacı, Türkiye Sigorta başlangıç tarihinin yurt dışında çalışma başlangıç tarihi olduğunun tesbitiyle, 1.9.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava; davacının Türkiye sigorta başlangıç tarihinin yurt dışı çalışma başlangıç tarihi olduğunun tespiti ile bu nedenle tahsis talebini reddeden kurum sataşmasının giderilmesi ve 01.09.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş ise de varılan bu sonuç doğru değildir.
Gerçekten, davacının Sigortalılık başlangıç tarihinin 18 yaşını doldurduğu tarihe göre 02.08.1985 tarihi olduğu ve tahsis talep tarihi olan 05.08.2008 tarihi itibari ile 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya’da geçen 05.04.1985-02.04.2005 tarihleri arasındaki çalışmalarından 4338 günü kuruma borçlanarak 20 yıldan fazla sigortalılık süresi ve 1125519574 Bağ numarası ile 8.9.1999-23.5.2002 tarihleri arasında 1433 günlük hizmeti ile toplam 6371 gün prim ödemesi bulunduğu konusunda uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık davacının yaşlılık aylığı şartlarının yurt dışı borçlanmasını yaptığı tarih olan 07.04.2008 tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı yasanın 60/A-b maddesi uyarınca mı yoksa 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı yasanın 17 maddesi ile 506 sayılı Yasa"ya eklenen geçici 81.madde hükümlerine göre mi belirleneceği noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın geçici 81/A maddesi; Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacağını kabul etmiştir. Yurt dışı hizmet borçlanmasının yapıldığı 31.01.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 60/A-b maddesi ise sigortalının yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün prim ödemesi gerektiğini kabul etmiştir.
Somut olayda davacının 1967 yılında doğduğu açık olup, 3201 sayılı Yasa kapsamında Almanya’da geçen hizmetlerinden 4338 günü kuruma 07.04.2008 tarihinde ödemiştir.Davacının 4447 sayılı yasanın 17 maddesi ile 506 sayılı yasaya eklenen geçici 81 maddesinin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinde Türkiye’de Sosyal Sigortalar Kapsamında sigortalı olarak çalışması bulunmadığı gibi bu tarih de 3201 sayılı yasa kapsamında yapılmış bir borçlanması da bulunmamaktadır. Bu durumda davacının yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının 3201 sayılı yasa kapsamında Kuruma borçlanmanın yapıldığı 07.04.2008 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 60/A-b maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde Kurum sataşmasının giderilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2005 gün ve 2005/10-138 E,2005/221 K,15.03.2006 gün ve 2006/21-36E,2006/80 K. Ve 08.07.2009 gün ve 2009/21-309 E,2009/322 K, sayılı ilamları da aynı yöne ilişkindir.
Kabul şekli bakımından da davacının 8.9.1999-23.5.2002 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olduğu halde Bağ-Kur sigortalısı olduğu 8.9.1999-5.6.2001 ve 17.9.2001-23.5.2002 tarihleri arasında Almanya’da geçen çalışma süresini 3201 sayılı Yasa’ya göre borçlandığı görülmekle Almanya’da çalışan bir kimsenin aynı zamanda Türkiye’de isteğe bağlı sigorta olması mümkün ise de zorunlu sigortalı olması mümkün olmadığı gözetilerek mahkemece davacının Bağ dosyası getirtilerek bu sigortalığının zorunlu mu yoksa isteğe bağlı sigortalılık mı olduğu açıklığa kavuşturulmadan toplam sigortalı hizmetinin 6371 gün olduğunun kabulüyle sonuca gidilmesi de hatalı olmuştur.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.