Davacı, 19.7.1983- 2.1.1985 tarihleri arası hizmet süresini iptal eden kurum işleminin iptaline, 1.11.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, 1479 sayılı yasa kapsamında 19.7.1983- 2.1.1985 tarihleri arası süresi hariç ihtilaf bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer yönlerden davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirci nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava davacının 19.07.1983-02.01.1985 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 01.11.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Davacının, 14.12.1982 tarihinde kurum tarafından resen , 20.04.1982 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, 1989 tarihinden itibaren prim ödemelerinin bulunduğu açık olup kayıtlara göre de 02.03.1982 - 19.07.1983, 02.01.1985 -18.01.1996, 24.07.1998 28.08.2000 ve 28.06.2002-13.06.2005 tarihleri arasında vergi kaydı, 10.09.2002 ve devamı şeklinde esnaf ve sanatkar sicil kaydı, 12.03.1982-27.08.2008 tarihleri arasında Şoförler Odası kaydı,27.12.1995 ve devamı şeklinde Ticaret ve Sanayi Odası kaydı bulunmaktadır. Davacının uyuşmazlık konusu
dönemde sigortalılık için gerekli olan vergi kaydının bulunmadığı ve bu dönemde davacının sigortalılık şartlarını taşımadığı anlaşılmaktadır. Ancak, davacının uyuşmazlık konusu döneme ilişkin prim borçlarını ödediği “1997 affından yararlandığı” prim ekstresinden görülmektedir.
Davalı Kurum’un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmesi ve uzun süre bu primleri kullanması ve daha sonra davacının sigortalılığını iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Sosyal güvenlik kurumlarının anayasal görevlerini yerine getirirken, sigortalılara karşı olabildiğince yasal haklarını hatırlatması ve bu durumlarını izlemesi zorunlu görev olarak ortaya çıkar. Bağ-Kur’un bu anayasal sosyal güvenlik ödevinin gereği olarak, sigortalısını uyarmaması sonucu, primleri tahsil edilen sürelerin 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490 K ve 03.12.2008 gün ve 2008/10-732 E ,2008/736 K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Yapılacak iş, davacı tarafından 1997 yılında çıkarılan 4247 sayılı Af Yasası kapsamında ödenen primlerin uyuşmazlık konusu dönem yönünden MK.2 madde gereğince sigortalılık süresi olarak kabul edip davacının tahsis talep tarihine göre yaşlılık aylığı şartlarının olup olmadığını da yöntemince tespit edip gerektiğinde iş ve sosyal güvenlik konularında uzman bir bilirkişiden de rapor aldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.03.2010 günü oybirliği ile karar verildi.