Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.01.2000-15.09.2005 tarihleri arasında çalıştığının tespitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı,01.01.2000-15.09.2005 tarihleri arasında davalı Diyanet İşleri Bakanlığı"na bağlı Y.İl Müftülüğü G.Kuran Kursu’nda usta öğretici sıfatıyla hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tesbiti ile işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacının, 03.03.2000 tarih 23982 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğü giren Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Kursları İli Öğrenci Yurt ve Pansiyon Yönetmeliğinin geçici 21. maddesi gereği Y.İl Müftülüğü G.Kuran Kursu nda geçici öğretici sıfatıyla ek ders ücreti karşılığında ders vermek üzere İl Müftülüğü teklifi, Valilik onayı ile yapılan görevlendirilme belgesi dosyaya getirilmese de, ek ders ücret onay çizelgesinde de 01.01.2000 tarihinden itibaren işe başladığı, haftalık okutulacak ders adı ve toplam 18 saat olacağı, 28.08.1984 gün ve 1984/8502 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 2000 yılı Mali Bütçe Kanunun ilgili maddelerine göre her yıl için belirlenen ders saat ücretinin de Valilikçe onaylarının yaptırıldığı bunlara uygun olarak hazırlanan ders programları, girdikleri dersler ,aldıkları ücretler kayıtlara dayalı olarak belirlendiği gelen kayıtlarda açıktır. Bu çalışmalarla ilgili davalı Kuruma hiç bildirim yapılmamıştır. Dinlenen tanıklarda sonuca ulaşmak için yeterli değildir.
Davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu kuruluşuna aittir. Kamu kuruluşlarında çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır. Aksi iddia varsa eş değer belgelerle ispatlanmalıdır. 4857 sayılı İş Kanunu"nun 63. maddesi ( 1475 sayılı Kanun"un 61. maddesi) gereğince 7,5 saatlik çalışma süreleri bir gün kabul edilmektedir.Aynı Kanun’un 13.maddesinde ise kısmi süreli ve tam süreli iş sözleşmeleri ile ilgili düzenleme yer almaktadır.
Somut olayda davacının davalı işyerinde hizmet akdine bağlı olarak çalıştığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır Uyuşmazlık davacının davalı işyerinde geçen çalışmalarının kısmi veya tam süreli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Hal böyle olunca davacının günlük mesaisinin tamamını bu işe ayırıp ayırmadığının ve aynı işyerinde tam gün süreli çalışan emsal çalışanlarla aynı işi yapıp yapmadığının yada tam gün süreli çalışan emsal çalışanlara göre önemli ölçüde daha az çalışıp çalışmadığının belirlemek için davalı işyerinden davacı adına düzenlenen, dosyada bulunan ders programları devam-devamsızlık ve puantaj kayıtları ile ücret belgeleri birlikte incelenmelidir.
Görevlendirme yazısı ve diğer eksik belgeler getirilip değerlendirilmelidir. İmzalı ücret bordrolarının bulunduğu dönemlerde bordroda yazılı ders saati süresi davacı yönünden bağlayıcıdır. Diğer yandan davacının normal ders saati dışında mesaisini özellikle öğleden sonraları mesaisini işyerinde geçirdiği diğer bir dosyada davacı olan tanık ile tüm dava konusu dönemde sürekli çalışan veya kurs gören kayıtlı olmayan tanık tarafından ileri sürülmüş ise de bu hususta dinlenen tanık ifadeleri yeterli ve inandırıcı değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nca verilen 17.09.2008 gün 2008/10-555 Esas 2008/530 sayılı kararda bu yöndedir. Davacının işyerine geliş ve ayrılış saatleri de göz önüne alınarak davacının günlük girilen ders saati itibariyle mesaisini tam gün olarak davalı işveren nezdinde geçirip geçirmediği, diğer bir anlatımla bir günlük çalışma mesaisinin tümünü davalı işyerine hasredip etmediği saptanmalı, daha az saat derse girilen günlerde tam gün mesaisinin davalı işveren nezdinde geçtiği kabul edilemeyeceğine göre 7,5 saatlik çalışmanın 1 gün kabul edilmek suretiyle hesap yapılması gerekirken, mahkemece ifadeleri yetersiz olan tanık beyanlarını esas alan bilirkişi raporuna göre sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,bozmanın içeriğine göre diğer temyiz sebeplerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 29.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.