20. Hukuk Dairesi 2015/5173 E. , 2016/9629 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro çalışmaları sırasında ... ili, ... ilçesi, ... köyü 141 ada 2 parsel sayılı, 7787,92 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle senetsizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalıların murisi ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi, kısmî ilân süresi içerisinde açılan ve mahkemenin 2007/395 esasında 101 ada 1 parsel olarak kayıtlı davasında,dava konusu taşınmazın da davalı olmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında davalıların murisi adına tespit edildiğini, taşınmazın memleket haritasına göre orman olduğunu belirterek dava konusu taşınmazda davalılar adına yapılan tespitin iptali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine, 141 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 08.06.2007 tarihinde kısmî ilânı yapılan orman kadastrosu ve 13.08.2007 tarihinde ilânı yapılan genel arazi kadastrosu uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosuna itiraz davası olup Orman Yönetimi tarafından kısmı ilan süresi içinde henüz dava konusu taşınmazlar için kadastro tutanağı düzenlenmeden dava açılmıştır. Arazi kadastrosu sırasında dava konusu taşınmazın kısmi ilan süresi içinde açılan davada davalı olduğu atlanarak zilyetler adına tespit yapılmışsa da; bu tespitin hukuki anlamda bağlayıcılığı yoktur. Bu sebeple dava konusu taşınmaza ilişkin, 3402 sayılı Kanunun 27 ve 28. maddelerine göre malik hanesi açık olarak tespit tutanağı düzenlendiği kabul edilmeli ve aynı Kanunun 30/2. maddesi gereğince kadastro hakimi gerekli incelemeyi yaptıktan sonra, kimin adına tescil edileceğine karar vermelidir. Orman Yönetimi tarafından açılan davada Hazine taraf olduğu halde dosyalar tefrik edildikten sonra hazine davada taraf olarak gösterilmemiş ve yokluğunda yargılama yapılarak karar verilmiştir. Bu sebeple, dava konusu taşınmazın malik haneleri açık kabul edileceğinden Hazine davaya dahil edilerek taraf teşkili oluşturulmalı, ondan sonra işin esasına girilmelidir.
Bu bağlamda öncelikle, en eski tarihli ve tespit tarihinden 20 yıl öncesine dayanan memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ... Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre
araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın uzun yıllardır kullanılmadığını belirtildiğinden, bu hususun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı alınacak bilirkişi raporları ile denetlenerek doğru olduğu takdirde iradi terk unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmeli, ayrıca 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalılar yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca kısa kararda yazılan “Sair hususların gerekçeli kararda ele alınmasına” yazılmış olmasına rağmen gerekçeli kararda da aynen bu ifade yazılarak sair hususlarda karar verilmemiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 27/10/2016 günü oy birliği ile karar verildi.