3. Hukuk Dairesi 2014/10707 E. , 2014/17322 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BİTLİS ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2013/93-2014/71
Taraflar arasında görülen tedbir nafakası davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; tarafların, 11.06.2012 tarihinde evlendiklerini, evliliklerinin ilk gününden beri davalının davacıya ekonomik anlamda bakmadığını, davacının maddi ve manevi her türlü destekten yoksun kaldığını, 14 Şubat 2013 tarihinde davalının davacıdan altınlarını istediğini, altınları vermemesi üzerine, davalının, davacının kolundan tutarak altın bileziklerini çıkarmaya çalıştığını; davacının ailesini aradığını, evden ayrılmak zorunda kalarak, ailesinin evine gittiğini; davacı lehine 600,00 TL olmak üzere tedbir nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dava, TMK."nun 175.maddesinde öngörülen yoksulluk nafakası davası olarak nitelendirilerek tarafların kusurunun bulunduğu; ancak, davacının yemek yapmaması, davalıya sık sık yalan söylemesi, cinsel ilişkiye girmek istememesi, evlilik birliğinin kadına yüklediği yükümlülük ve görevleri yerine getirmemesi nedeniyle, davacının kusurunun daha ağır olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Medeni yargılama hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim, tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir.
Nitekim, 6100 sayılı HMK"nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK"na göre, olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991)
Dava; ayrı yaşamada haklılık nedenine dayalı olarak açılan tedbir nafakası istemine ilişkindir.
TMK" nun 197.maddesi gereği, ayrı yaşamakta haklı olan eş diğer eşten tedbir nafakası talebinde bulunabilir.
Evlilik birliğinin korunması ve devamının sağlanması için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gereken bazı ortak giderler mevcuttur.
Diğer taraftan, TMK"nun 195. maddesinde; evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşlerin ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilecekleri ve hakimin, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alacağı hükme bağlanmıştır.
Eşlerden her biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
Bu bağlamda; ayrı yaşamada haklı olan eş diğer eşten kendisi için tedbir nafakası isteyebilir.
Somut olayda, mahkemece; davanın ayrı yaşama nedenine dayalı bir tedbir nafakası davası olarak değerlendirilmeyip, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; evlilik birliği içinde davacı tarafın ayrı yaşamakta haklı olup olmadığı yönünde araştırma yapılması, toplanan veya toplanacak deliller neticesinde talep konusu hakkında karar verilmesidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.