20. Hukuk Dairesi 2015/4104 E. , 2016/9743 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalı ... vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, 19/03/2010 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkilinin maliki olduğu 701 ada 89 sayılı parselin orman olduğu gerekçesiyle tapu kaydının 2006 yılında kesinleşen mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik taşınmazın bedeli olarak 1000,00-TL, vekil edenin taşınmazına el konulması nedeniyle uğradığı maddi kayıplar için ise yine şimdilik 1000,00-TL ve 8000,00-TL manevi tazminatın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi isteğiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş, davacı ... vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25/09/2012 tarih ve 2012/2656 Esas – 2012/10593 sayılı kararı ile hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece çekişmeli ... köyü ... mevkii 701 ada 89 sayılı parselin orman sayılan yerlerden olduğu belirlenerek hükmen orman olarak tesciline karar verildiği, bu nedenle davalı Hazineye atfedilecek bir kusur bulunmadığı, davacının somut olayda ileri sürdüğü iddia ve delilleri kesinleşen kadastro tesbitine itiraz davasında da ileri sürdüğü halde, gerek temyiz, gerekse karar düzeltme aşamasında bu hususların dikkate alınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar, 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 Esas, 2010/318 Karar sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde ... aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Diğer taraftan, davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmaz, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar içinde emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilerek, tarafların iddia ve savunmaları sorulup delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilmiştir.
Bozma kararında sonra davacı vekili 11/04/2014 tarihli harçlı ıslah dilekçesiyle taşınmazın bedeli olarak talep edilen tazminat miktarını 21.008,31 TL’ye; maddi kayıplar için talep edilen tazminat miktarını 37.723,38-TL’ye ve manevi tazminat miktarını ise 10.000,00-TL’ye yükseltmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne ve 37.723,38.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı ... ile davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
Tazminat isteğine dayanak 701 ada 89 parsel sayılı taşınmaz tarla niteliğiyle 22406,98 m² yüzölçümüyle davacı ... adına tapuda kayıtlı iken, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/06/2005 gün ve 2005/105 Esas – 2005/253 sayılı kararı ile 701 ada 89 sayılı parselin tapu kaydı iptal edilerek orman vasfıyla ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ve bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 12/05/2006 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 Esas - 2016/1 Karar sayılı kararı ile “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Bu nedenle davacının ıslahtan önceki talebi dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazları ile davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek palinde iadesine 31/10/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.