20. Hukuk Dairesi 2016/12883 E. , 2016/9746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükme yönelik temyiz itirazları hakkında; Dairemizin 09/06/2015 gün ve 2015/5879 Esas – 2015/5522 Karar sayılı ilâmıyla onama-bozma kararı verilmiş, süresi içinde bir kısım davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü, ... mevkii 274, 284, 346 ve 361 parsel sayılı taşınmazlar, sırasıyla 2932,95 m² yüzölçümü ile tarla, 7057,35 m² yüzölçümü ile zeytinlik ve tarla, 1730,75 m² yüzölçümü ile tarla, 1347,39 m² yüzölçümü ile tarla niteliğiyle, önceden ... zilyetliğinde iken 1974 yılında ölümüyle mirasçıları olan eşi ... ve çocukları ... ve arkadaşları ile kendinden önce ölen oğlu ..."in oğlu ..."ya kaldığı ve halen onların zilyetliğinde olduğundan söz edilerek ... ve arkadaşları adına tesbit edilmiş, ... mirasçıları tereke mümessili tarafından yapılan itiraz kadastro komisyonu tarafından reddedilerek, tesbit gibi ilan edilmişlerdir.
Davacı ... ... ve ... (Onay), taşınmazların murislerine ait Şubat 1962 tarih ve 1, 2 ve 3 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, bir bölümü eski ... yeni adıyla ... köyü sınırları içinde 373 ila 633 parsel sayısıyla tesbit görmüşse de, ... çiftliği olarak geçen bölümünün ... köyü sınırları içinde kaldığı, tapudaki paydaşların ölümünden sonra davalı gerçek kişi yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının oluşmadığı iddiasıyla, kadastro tesbitinin iptali ve tapudaki payları oranında, tapu malikleri adına tapuya tescili istemiyle dava açmışlardır.
... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları tarafından açılan davaya aynı sav ile katılmışlardır.
... ve ... ise tapu malikleri mirasçılarından ... ve bunların mirasçısı ..."nin payını 1991 ila 1994 yılları arasında düzenlenen dört adet noter satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı iddiasıyla sözü edilen kişilere düşecek payın 1/2"şer adlarına tapuya tescili; ..., ..."ye ait payı, 08.07.1998 tarihli noter satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığı iddiasıyla adlarına tescili; Hazine, parsellerin etrafı orman ile çevrili orman içi açıklığı olduğu iddiasıyla Hazine adına tescili; Orman Yönetimi ise ... köyü, 274 sayılı parselin etrafı orman ile çevrili orman içi açıklığı olduğu iddiasıyla orman olarak Hazine adına tapuya tescili istemiyle davaya katılmışlardır.
Mahkemece; ... ve arkadaşlarının davalarının reddine, Hazinenin ve Orman Yönetiminin 274 sayılı parsele yönelik davalarının kabulü ile bu parselin tesbitinin iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline; Hazinenin 361 parsele ilişkin davasının kabulüne, diğer parsellere ilişkin davasının reddine; çekişmeli 361 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (B) harfi ile gösterilen 451,79 m² yüzölçümündeki bölümünün tesbitinin iptaline ve ham toprak niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline; fen bilirkişi krokisinde dere yatağı olarak gösterilen 35,23 m² bölümün kadastro dışı bırakılmasına; 284 ve 346 sayılı parsellerin tamamının ve 361 sayılı parselin krokisinde (A) harfi ile gösterilen 860,38 m² bölümünün paylı olarak tesbitteki gibi davalılar adına tapuya tescillerine ilişkin verilen karar; Hazine ve Orman Yönetimi ile davacılar ... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları, ... ve arkadaşları tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur.
Dairece, 18.12.2012 gün 2012/8903-14584 sayılı bozma ilamında sair hususların incelenmediği belirtilerek özetle “...davacılardan ..."nin öldüğünün, adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğe edilerek, dava hakkında bilgilendirilmeleri ve davacı sıfatıyla davayı takip edebilmelerine olanak tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması gerekirken, bu hususa riayet edilmeksizin yargılamaya devam edilip, tahkikat sona erdirilerek, esas hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan ve taraf teşkili sağlandıktan sonra, davacılar ... Onay ve arkadaşlarının davasının reddine, katılan ... Yönetiminin davasının kabulüne, katılan Hazinenin 274 parsele ilişkin davasının kabulüne, diğer taşınmazlar yönünden davasının reddine, dava konusu 274 parselin orman niteliğinde Hazine adına, diğer dava konusu 284, 346 ve 361 parsel sayılı taşınmazların tesbit gibi tapuya tescillerine karar verilmiş, davacılar ... mirasçıları ve arkadaşları vekili tarafından tüm parsellere, katılan Hazine vekili tarafından 274 parselin niteliğine 284, 346 ve 361 parsellerin esasına ve davalılar vekili tarafından 274 parsele yönelik temyiz edilmesi üzerine, Dairece 274 sayılı parsel hakkındaki hükmün onanmasına; 284, 346 ve 361 sayılı parseller yönünden ise, dava konusu taşınmazların sınırında bulunan taşınmazların tespitine dayanak tapu kayıtları getirtilerek taşınmazları ne olarak gösterdikleri belirlenmemiş, usulüne uygun olarak olaylara dayalı şekilde zilyetlik şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılmamış, soyut beyanlar ile yetinilmiş, davacılar ... Onay ve arkadaşlarının dayandıkları tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin olarak yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı belirtilerek anılan yönlerden yöntemine uygun araştırması yapılması gereğine değinilerek bozulmuştur.
Bir kısım davalı vekili bu kez Daire kararının düzeltilmesini istemiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde ... serisi olarak, 1967 yılında yapılıp tesbit tarihinden önce kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 22 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 1981 yılında yapılıp 24.07.1981 tarihinde ilân edilerek 24.07.1982 tarihinde aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ila 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilan edilen aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Her ne kadar Dairece hüküm kısmen onanmış ve kısmen bozulmuş ise de davacılardan ...’nun ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 04/05/2015 gün ve 2014/594-390 sayılı kararı ile kısıtlandığı ve kendisine vasi olarak oğlu ...’nun atandığı ancak vasiye davayı takip için husumet izni verildiğine dair bir kararın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 114. maddesinde “dava ehliyeti” dava şartı olarak benimsenmiştir. Öte yandan, 03.03.1993 tarihli ve 773/82 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da, dava şartlarının davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, HMK"nın 115/3. maddesi; “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, hakimin, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re"sen) araştırmak zorunda olması yanında; dava açılırken bulunmayan dava şartlarının yargılama sırasında tamamlanması halinde davanın esasına girerek sonuçlandırması gerekeceği de kabul edilmelidir.
O halde anılan yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar ile davada ileri sürülen hukuksal nedenin kamu düzeniyle ilgili bulunması karşısında; davanın, vasi atanan ...’na ihbar edilerek husumet izni de alması suretiyle davaya katılımının sağlanması, ondan sonra işin esasının incelenmesi için bir kısım davalı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama ve değişik gerekçeli bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; bir kısım davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 09/06/2015 gün ve 2015/5879 – 2015/5522 sayılı onama ve değişik gerekçeli bozma kararı kaldırılarak, 28/01/2015 gün ve 2013/72-2015/14 sayılı yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/10/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.