20. Hukuk Dairesi 2019/108 E. , 2019/1836 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2003 yılında yapılan kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 103 ada, 104 parsel sayılı 4.957.617,43 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle Hazine adına tespit edilmiş, kadastro tespiti 21.05.2004-21.06.2004 tarihleri arasında ilan edilmiş, itirazsız kesinleşmiş, kadastro tespitindeki gibi tapuya aktarılmış olup davalılardan Hazine adına kayıtlıdır.
Davacı köy tüzel kişiliği, 30.05.2012 havale tarihli dava dilekçesiyle, taşınmazın kadimden beridir köy tüzel kişiliği tarafından kullanıldığını ayrıca tapu kayıtlarında da köy tüzel kişiliği adına tescil edildiğini ileri sürerek tapusunun iptali ile köy tüzel kişiliği adına tescilini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre taşınmazın bir kısmının köy tüzel kişiliği tarafından kullanıldığının ayrıca bu alanın orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, kadastro bilirkişilerinin 08/09/2014 tarihli bilirkişi raporunda (A) harfi ile belirtilen 26.929,48 m2"lik alanın Büyükgümüşlü köyü tüzel kişiliği adına tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmiş; hüküm davalılardan Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki hukuki sebebe dayalı tapu iptali ve tescili davasıdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2003 yılında 3402 sayılı Kanuna göre yapılan kadastro uygulaması vardır.
Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacı köy tüzel kişiliği 25/06/1957 tarih ve 15 numaralı tapu kaydına tutunmuştur. Dava dilekçesine ekli tapu kayıt örneğinden tapu kaydının tescil ilamı ile oluştuğu anlaşılmakla, Dairenin 15/02/2018 tarihli geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen belgelerden taşınmazın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/05/1957 tarihli ve 1957/27-46 E.K. sayılı ilamı ile tescil edildiği, ilamın krokiye dayandığı anlaşılmıştır. Bilindiği üzere tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde; kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur(3402 sy. 20/1-A). Halbuki mahkemece tapunun dayandığı tescil ilamı krokisi uygulanmamıştır. Ayrıca ilk keşifte dinlenen orman bilirkişi tarafından düzenlenen 26/11/2013 tarihli bilirkişi raporunda 1973 tarihli .../7816 ve 7817 nolu hava fotoğraflarının uygulanmasında taşınmazın yer aldığı kısımda yapraklı orman ağaçlarının bulunduğu belirtilmesine karşın ikinci keşifte dinlenen orman bilirkişisinin 18/11/2014 tarihli raporunda aynı tarihli ve numaralı hava fotoğraflarının incelenmesinde taşınmazın açık renkte görünen alanlar içinde kaldığı, memleket haritasıyla uyumlu olduğu bu
fotoğraf değerlendirildiğinde davalı taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığının tespit edildiği belirtilmiş, böylece aynı tarihli hava fotoğrafı ile ilgili aksi yönde iki belirleme yapılmış, bilirkişi raporları arasında çelişki oluşmuş, bilirkişiler taşınmazı hava fotoğrafı üzerinde göstermediklerinden raporlar denetlenememiş, mahkemece bu çelişkinin nedeni araştırılmadan, çelişki giderilmeye çalışılmadan hüküm kurulmuştur.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı tüm tedavülleri ile getirtilmeli, tapu kaydının revziyon görüp görmediği sorulmalı, revizyon görmüş ise uygulandığı parsellere ait kadastro tutanakları, komşu parsellere ait kadastro tutanakları ile dayanağı belgeler(tapu kaydı, vergi kaydı...) getirtilmeli, revizyon görmedi ise neden uygulanmadığı araştırılmalı; yöreye ait daha eski tarihli hava fotoğrafları ve bunlardan üretilen memleket haritaları var ise bunlar; ayrıca kadastro tespit tarihinden 15-20 yıl önceki iki ayrı tarihte çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilen belgeler getirtilmeli, halen bakanlık ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi(harita mühendisi), toprak konusunda uzman bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisi ile yerel ve tesbit bilirkişileri huzuruyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde(hava fotoğrafları, memleket haritaları ve amenjman planları) ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; hava fotoğrafları ve orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek ve hava fotoğraflarının üç boyutlu stereoskopik incelemesi yapılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazın niteliği, üzerlerindeki bitki örtüsü, varsa ağaçların cinsi, yaşı, kapalılık durumlarını ve konumlarını çevre parsellerle birlikte haritalar ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukûken ve bilimsel olarak ve HGK"nın 15.11.2000 tarihli ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12"nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 sayılı Kanunun 1/J bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı tedavülleriyle birlikte yerel bilirkişi yardımı, uzman fen bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan kayıttaki her sınır hakkında ayrıntılı ve inandırıcı bilgi alınmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde, bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tesbit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazın dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dayanılan tapu kaydı haritaya dayanıyorsa, kapsamının haritasına göre belirleneceği düşünülmeli; haritası mevcutsa uygulamada geniş kapsamlı kadastro paftasının ölçeği ile tapu kaydının dayanağı haritanın ölçekleri eşitlenerek haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktaları ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden varsa değişmez
nitelikte sınır yeri sayılabilecek kişi taşınmazlarından da yararlanılmalı, tapu kaydı ifraz görmüş ise, ifraz haritaya dayandığı takdirde, yukarıda açıklanan yöntemle haritalar yerine uygulanmalı; ifraz görmemiş ise, ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinden yararlanılmalı, uygulamada ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının kök tapu kaydının kapsamı içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, ayrıca, taşınmazın tapu kaydında tarif edilen türü de deliller değerlendirilirken gözönünde tutulmalı, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye, yerel bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verecek ve yargı denetimine açık olacak şekilde ölçekli ve ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, tapu kaydının mahalline uyduğu saptandığı takdirde, çekişmeli taşınmazın orman bilirkişi raporu ve rapora ekli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği değerlendirilmeli, taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve tapu kapsamında kalmadığı belirlendiği takdirde davacı zilyetlik nedenine de dayandığına göre 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddesi koşulları araştırılmalı, taşınmazın dört bir tarafı kesinleşen 103 ada 104 parsel sayılı orman taşınmazı içinde kalıyor ise orman içi açıklık niteliğinde 6831 sayılı Kanunun 17/2 maddesi kapsamında zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu düşünülmeli, tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece böyle bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 18/03/2019 günü oy birliği ile karar verildi