Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/6824
Karar No: 2017/6337
Karar Tarihi: 03.10.2017

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/6824 Esas 2017/6337 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/6824 E.  ,  2017/6337 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi


    Dava, ödeme emirlerinin iptali ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti, istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Dava dışı kamu boçlusu şirketin ...’deki şubesinde çalıştığı Mahkeme kararı ile tespit edilen sigortalı nedeniyle, davalı Kurumca tahakkuk ettirilmiş olan idari para cezaları konulu ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edilmesi ile eldeki davanın açıldığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlenedirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
    1-6183 sayılı Kanunun “Ödeme Emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme Emrine İtiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
    Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Kanun koyucu tarafından, tahsil edilmesi istenen alacak, kamusal nitelikte imtiyazlı olduğundan sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsilinin sağlanması istenmiş, bu nedenle kamu alacağına ilişkin takip kesinleştikten sonra, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılması yönünde herhangi bir hüküm öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, 6183 sayılı Kanunda, 2004 sayılı Kanunun 72. maddesine koşut bir düzenleme bulunmadığı gibi, 6183 sayılı Kanunda menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi” başlıklı, 08.04.2006 günü yürürlüğe giren 5479 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değiştirilen 79. maddesinde “…Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna, borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır…” düzenlemesi ile yalnız üçüncü kişiler yönünden yer verilmiş, bu hak ve olanak, kamu alacağı borçluları için tanınmamıştır. Buna göre; takibin itiraz edilmeksizin/dava açılmaksızın kesinleşmesi veya itirazın/davanın, hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddine karar verilmesi durumunda kamu alacağı borçlusunun, aynı konuda menfi tespit veya geri alım (istirdat) davası açabilmesi olanaksızdır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 2006/249 Karar; 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar, 27.02.2008 gün ve 2008/21-139 Esas, 2008/204 Karar numaralı ilâmlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
    Diğer taraftan, 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca usulünce tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması halinde ise, yapılan bu tebliğatın ödeme emri niteliğinde olmayıp davalı kurum tarafından davacıya gönderilmiş bir borç bildirim yazısından ibaret bulunması nedeniyle, davanın Kuruma karşı borçlu olunmadığının tespiti davası olarak kabul edilip, davacının temsilcilik konumuna göre 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi kapsamında sorumluluğunun bulunup bulunmadığının irdelenmesi ile tespitinde de engel yoktur.
    Eldeki davada ise mahkemece öncelikle, davacı hakkında ödeme emri tanzim edilip edilmediği hususu irdelenmeli ve davanın niteliğinin belirlenmesi ile sonucuna göre ödeme emrinin iptaline veya menfi tespite dair bir karar verilmelidir.
    2-5510 sayılı Kanunun 102’nci(506 sayılı Kanunun 140) maddesinde davalı Kurum tarafından verilen idari para cezaları ile ilgili usul ve esaslar özel bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca; idari para cezasını gerektiren şartlar oluştuğunda Kurum tarafından verilecek idari para cezası ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmaması halinde, idari para cezası kesinleşir ve Kurum alacağına dönüşür. Ne var ki; Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmayacaktır.
    Eldeki davada, davacıya tebliğ edilen ödeme emirlerinin içeriğinin idari para cezalarına ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava dışı şirketin işlediği fiiller nedeniyle gönderilen idari para cezasına ilişkin borçlarının tahsili açısından, şirketin temsilcisi/ortağı olması nedeniyle davacıya gönderilen ödeme emrinin iptali/borçlu olunmadığının tespiti için açılan davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 102 ve 103. maddelerinde, işverenin kanunla düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde idari para cezası ile sorumlu olacağı düzenlenmiş olup; idari para cezası, sonucu itibariyle bir cezai yaptırım olduğu ve cezaların şahsiliği ile kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, işveren tüzel kişilik hakkında düzenlenen idari para cezasından, temsilci olması sıfatıyla davacının sorumluluğu yönüne gidilmesi mümkün değildir.
    Ne var ki, yapılacak araştırma sonucunda idari para cezalarının davalı Kurumca davacıya hitaben kesildiğinin anlaşılması halinde ise, bu durumda yasal prosedürün sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığı hususunun araştırılması gereklidir. Mahkemece, yukarıda açıklanan prosedür çerçevesinde, başlatılmış prosedürün bulunup bulunmadığı araştırılmalı, varlığı saptandığında idari para cezasının kesinleşmesi olgusu bekletici sorun yapılarak idari para cezalarının kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    O halde, Mahkemece, öncelikle davanın niteliği belirlenmeli, menfi tespit veya ödeme emri iptali istemine yönelik talep olup olmadığı hususu değerlendirilmeli, tebliğ edilen belgelere konu idari para cezasının davacının şahsından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, davacının şahsından kaynaklanmıyorsa cezaların şahsiliği prensibi gereğince davacının sorumluluğu yönüne gidilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilerek karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi