10. Hukuk Dairesi 2015/6047 E. , 2017/6340 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, kurumca kesilen idari para cezalarının kaldırılması ile kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; "Hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). Fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddenin (4) fıkrasındaki “zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir.” hükmü gereği zorunlu
nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294 ve 297’inci maddelerine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa"nın 141’inci maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır.
Davaya konu olayda; 5510 sayılı Yasanın 86’ncı maddesi kapsamında tutulan tutanak ve yapılan inceleme sonrasında davacı şirket nezdinde çalıştığı kabul edilen sigortalılar nedeniyle davalı kurumca bir taraftan 5510 Sayılı Yasanın 102 vd. maddeleri çerveçesinde idari para cezalarının kesildiği, diğer taraftan, davacı şirket hakkında 5510 Sayılı Yasanın 81’inci maddesinde yer alan teşvik indiriminin iptal edildiği ve ayrıca davacı şirket hakkında kaçak çalıştırıldığı tespit ve iddia edilen sigortalılar hakkında çalışılan dönemlere göre prim tahakkuk ettirildiği, davacı şirketin ise dava dilekçesinde prim tahakkuku nedeniyle oluşan tutarı harca esas değer göstererek idari para cezalarının iptalinin talep edildiği, buna göre davacı şirket avukatının talebinin Kurumca yapılan tüm işlemlerin iptaline yöneldiği anlaşılmakta olup, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen kararın yalnızca idari para cezasına yöneldiği, bu nedenle sadece idari para cezası yönünden hüküm tesis edilmesi ile hüküm kendi içerisinde çelişkili hale gelmesi sonucunu doğurduğu ve bu hali ile infaza elverişli olmadığı dikkate alındığında, çelişki oluşturacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 03.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.