10. Hukuk Dairesi 2017/2917 E. , 2017/6405 K.
"İçtihat Metni"
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesi hükmünde, “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Kanun, giderek 63. madde olduğu kabul edilmelidir.
Davanın yasal dayanağını teşkil eden 1479 sayılı Yasanın 63. maddesinde; “Üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurum, sigortalı veya hak sahiplerine gerekli bütün yardımları yapar. Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere, ve diğer sorumlulara rücu eder. Bu kimselerin hak sahiplerine yaptıkları ödemeler dolayısıyla Kurumun zarara uğraması halinde, hak sahiplerine rücu hakkı saklıdır. Taksirli suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasına neden olan üçüncü kişinin sigortalının eşi, çocukları, ana ve babası olması halinde, bu kişilere rücu edilmez. Kurumun rücu hakkını doğuran olayda 6111 sayılı yasa uyarınca tedavi giderlerinin talep edilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmişse de, yasa koyucu tarafından 25.02.2011 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren,
./..
13.02.2011 tarih 6111 sayılı Yasa"nın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın tarafından karşılanacağı esası getirilmiştir. 6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri, yinetarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin, motorlu araç işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleten ve şoförlerinin de yararlanması gerekmekte olup, zorunlu mali mesuliyet poliçesi limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle, adı geçenlerin de sorumlulukları sona erecektir. Buna göre mahkemece kazaya karışan ve davalılarca kullanılan/malik olunan araçla ilgili kaza tarihinde geçerli bir sigorta poliçenin bulunup bulunmadığı araştırılarak, böyle bir poliçenin mevcut olmaması halinde anılan yasa gereği herhangi bir muafiyetin bulunmadığı gözetilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.