Esas No: 2016/3528
Karar No: 2016/5878
Karar Tarihi: 19.04.2016
Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2016/3528 Esas 2016/5878 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kullanımı veya adet gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçundan hükümlü ..."nun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1-e ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/03/2015 tarihli, 2014/557 Esas ve 2015/155 Karar sayılı ilamı temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiştir.
Bu karara karşı ... Bakanlığı"nın 06/11/2015 gün ve 2015-E.22902/72193 sayılı; dosya kapsamına göre; "sanığın katılan ... ait sokağa kilitsiz vaziyette park edilmiş bisikleti alarak hırsızlık suçunu işlediğinin kabul edilmesi karşısında, eyleminin 5237 sayılı Kanun"un 141/1. maddesine uyduğu, dışarıdan başka bir şekilde kilitlenmeyip, sokağa park edilip bırakılan suça konu bisikletin “kullanımı veya adet gereği açıkta bırakılmış eşya” sayılamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." gerekçesini içeren kanun yararına bozma istemi Yargıtay Başsavcılığı"nın 21/12/2015 tarih ve 2015/369883 sayılı ihbarnamesi ile Dairemiz Başkanlığına sunulmuştur.
Dairemizin 20.01.2016 tarih, 2016/30 Esas ve 2016/685 Karar sayılı kararıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, bozma nedenine nazaran müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verilmiştir.
Dairemizin kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 17/03/2016 tarih ve KYB-2015/369883 İTİRAZ sayılı yazısı ile "itiraz konusunu oluşturan uyuşmazlık, hükümlü hakkında sokağa kilitsiz vaziyette park edilmiş bisikleti çalarak götürmesi şeklinde gerçekleşen hırsızlık eyleminin TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçunu oluşturduğu halde, hükümlü hakkında TCK’nın 142/1-e maddesinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçundan hüküm kurularak yazılı şekilde fazla ceza tayin edildiğine ilişkin kanun yararına bozma isteminin kabulü halinde, Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin (d) bendi gereğince mi yoksa aynı fıkranın (b) bendi gereğince mi uygulama yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hakim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur.
5271 sayılı Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle ‘karar’ ve ‘hüküm’ ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasa"nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4. fıkranın (d) bendi gerekince, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemece yeni bir inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılmayacağı, hangi hallerde Yargıtay"ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu maddede sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ile kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkumiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektiren durum, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde sınırlı biçimde sayılmıştır. Buna göre, mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine kararı veren mahkemece yeniden yargılama yapılabilmesi için, bozma nedeninin, davanın esasını çözmeyen yönüne, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlanma sonucunu doğuran usul hükmüne ilişkin olması gerekmektedir.
Mahkumiyet hükmünde, davanın esasını çözmeyen, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamında kalan bozma nedenlerine, hükmün gerekçe içermemesi, görevsiz mahkemece hüküm kurulması hakimin davaya bakamayacağı hal mevcut olduğu halde bu hakim tarafından karar verilmesi, Cumhuriyet Savcısının duruşmada hazır bulunması gerektiği halde yokluğunda yapılan duruşmada mahkumiyet hükmü kurulması, uzlaşmaya tabi bir suçta uzlaştırma işleminin yapılmaması ve ön ödemeye tabi bir suçta ön ödeme önerisinde bulunulmaması gibi örnekler gösterebiliriz.
Bozma nedeninin, savunma hakkının kaldırılması ya da kısıtlanması sonucunu doyurması hallerine ise, sanığın sorgusunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. maddesine uyan şekilde yapılması, aynı Kanun’un 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmemesi, alt dereceli mahkemece karar verilmesi, son sözün duruşmada hazır bulunan sanığa hatırlatılmaması, müdafii tayin edilmesi zorunlu olduğu halde müdafii atanmadan yapılan duruşma neticesinde mahkumiyet hükmü kurulması ve duruşma yapılması zorunlu olduğu halde duruşma yapılmadan yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet hükmü kurulması gibi örnekleri göstermek mümkündür.
Bozma nedeni, netice itibariyle hükümlüye daha az bir cezanın verilmesini ya da cezanın kaldırılması gerektiriyorsa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, bu hafif cezaya veya cezanın kaldırılmasına doğrudan Özel Dairece karar verilmesi gerekmektedir.
Özel Dairece, yeniden yargılama yasağı olduğu halde, daha az cezaya hükmedilmeyip ya da ceza kaldırılmayıp, hukuka aykırılığın giderilmesinin yerel mahkemeye bırakılması halinde, bu aşamada yerel mahkemenin vereceği karar yok hükmünde olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da yasal olarak giderilmemiş olacaktır.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 13/06/2006 gün ve 2006/151-157, 13/02/2007 gün ve 2006/349, 2007/35, 18/09/2007 gün ve 2007/186-178, 13/05/2008 gün ve 2008/84-111 ile 14/04/2009 gün ve 2009/75-101 Esas-Karar sayılı kararlarında da. mahkumiyet hükümlerinde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek, hukuka aykırılıkların bizzat Özel Dairelerce giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Somut olayda, hükümlü ... hakkında, sokağa kilitsiz vaziyette park edilmiş bisikleti çalarak götürmesi şeklinde gerçekleşen hırsızlık eyleminin TCK"nın 141/1. maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçunu oluşturduğu halde, hükümlü hakkında TCK"nın 142/1-e maddesinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçundan hüküm kurularak yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi nedeniyle yerel mahkeme kararı hukuka aykırıdır. Bu nedenle Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak buradaki bozma nedeni, kurulan mahkumiyet hükmünde sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçu yerine, basit hırsızlık suçundan TCK’nın 141/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerektiğine ilişkin bozma nedeni hükümlüye daha az ceza verilmesini gerektiren bozma nedeni olduğundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalıp, yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle belirlenen hukuki aykırılığın, bizzat Özel Dairece uygulanması gerektiği gözetilmeden, kararın bozulmasına, bozma nedenine göre müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle Dairenizin, 20.01.2016 gün ve 2016/30 Esas, 2016/685 sayılı Kararından, “bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına” cümlesinin çıkartılması ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak Dairenizce, kanun yararına bozma doğrultusunda hükümlü ... hakkında, daha az cezayı içeren bir kararın verilmesi,
İtirazımızın, Dairenizce, yerinde görülmemesi halinde ise de, dosyanın, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesi yönünde Dairemiz Başkanlığı"na itiraz talebinde bulunulması üzerine, 6352 sayılı Yasa"nın 99 ve 101. maddeleri uyarınca itirazla ilgili yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosya, Dairemize gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kullanımı veya adet gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçundan hükümlü ..."nun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1-e ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 11/03/2015 tarihli ve 2014/557 Esas, 2015/155 Karar sayılı ilamı temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği, bu karara karşı ... Bakanlığı"nın 06/11/2015 gün ve 2015-E.22902/72193 sayılı "sanığın katılan ... ait sokağa kilitsiz vaziyette park edilmiş bisikleti alarak hırsızlık suçunu işlediğinin kabul edilmesi karşısında, eyleminin 5237 sayılı Kanun"un 141/1. maddesine uyduğu, dışarıdan başka bir şekilde kilitlenmeyip, sokağa
park edilip bırakılan suça konu bisikletin "kullanımı veya adet gereği açıkta bırakılmış eşya” sayılamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." gerekçesini içeren kanun yararına bozma istemi Yargıtay Başsavcılığı"nın 21/12/2015 tarih ve 2015/369883 sayılı ihbarnamesi ile Dairemiz Başkanlığına sunulması üzerine, Dairemizin 20.01.2016 tarih ve 2016/30 Esas, 2016/685 Karar sayılı kararıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verildiği, Dairemizin kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 17/03/2016 tarih ve KYB-2015/369883 İTİRAZ sayılı yukarıda belirtilen gerekçeyle itiraz istemi yerinde görülmüş olduğundan İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizin 20/01/2016 tarih, 2016/30 Esas ve 2016/685 Karar sayılı ilamından "müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına” cümlesinin çıkartılması ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak ilamdan çıkartılan kısım yerine gelmek üzere; mahkemenin 11/03/2015 tarihli hırsızlıktan kurulan hüküm fıkrasının çıkartılarak yerine;
""1-Sanık ..."nun üzerine atılı ve kanıtlanan katılan ... ait sokağa kilitsiz vaziyette park edilmiş bisikleti alarak işlediği hırsızlık suçu nedeniyle, eylemine uyan TCK’nın 141/1. maddesi uyarınca; suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer, sanığın kişilik özellikleri, meydana gelen zarar dikkate alınarak, takdiren ve teşdiden 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
2-Sanığın samimi ikrarı lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek cezası TCK"nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirilerek 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
3-Koşulları oluşmadığından sanık hakkında TCK"nın 142/1-e, 168, 50 maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına,
4-Sanığın TCK’nın 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar TCK’nın 53/l-a, c, d, e maddesinde sayılan haklarından yoksunluğuna, TCK’nın 53/3. maddesi gereğince koşullu salıverilmesi halinde TCK’nın 53/1-c. maddesinde belirtili kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet, kayyımlık yasal haklarından yoksunluğunun sona erdirilmesine,
5-Sanığın tekerrüre esas teşkil etmemekle birlikte adli sicil kaydı, müştekinin zararının giderilmemiş olması ve yargılama süresince davranışları hep birlikte değerlendirildiğinde ilerde suç işlemekten kaçınacağı yolunda Dairemize olumlu kanaat gelmediğinden hakkında TCK"nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme hükümleri ile 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin uygulanmasına takdiren YER OLMADIĞINA,
Karar kesinleştiğinde CMK"nın 231/11. maddesi kapsamında değerlendirilmek üzere, sanığın adli sicil kaydında görülen hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı dosyalara bildirimde bulunulmasına, karardaki diğer yönlerin aynen saklı tutulmasına, infazın belirtilen 1 yıl 3 ay hapis cezası üzerinden yapılmasına, 19.04.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Temyiz yoluna başvurulmaksızın kesinleşen hükümde TCK"nın 142/1-e, 62. maddeleri gereğince ve alt sınır aşılarak 2 yıl 6 ay hapis cezası tayin edilmiş olup, suç TCK"nın 141/1. maddesi kapsamında kaldığından mahkemenin yaptığı nitelendirme yerinde olmayıp, bu konuda Dairemiz çoğunluğuyla aramızda ihtilaf bulunmamaktadır.
Ancak suç TCK"nın 141/1. maddesi kapsamında kabul edildiğinde alt sınır 1 yıl hapis cezası, üst sınır ise 3 yıl hapis cezası gerektirmekte olup, TCK"nın 61. maddesi hükümleri gözetilerek temel ceza belirlenecektir.
Yeni hükümde, cezanın yine alt sınır aşılarak tayin edilip edilmeyeceği, alt sınır aşılacaksa ne kadar aşılacağı sorunları gündeme gelmektedir.
Yalnızca bu kadarla kalmayıp, alt sınırın ne kadar aşıldığına bağlı olarak TCK"nın 50 ve 51. maddelerinin değerlendirilmesi gerekecektir.
Çünkü bozulan hükmün 3. maddesinde, tayin edilen cezanın (2 yıl 6 ay hapis cezası) süresi sebebiyle koşulları oluşmadığından erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı sonucuna varılmıştır. Bozulan hükümde ayrıca ceza süresi itibariyle seçenek yaptırıma çevirme olanağı değerlendirilememiştir.
Örnek olarak temel hapis cezası teşdiden 1 yıl 2 ay tayin edilip TCK"nın 62. maddesi uygulandığında ortaya çıkan cezaya anılan Kanun"un 50. maddesinin uygulamasına olanak doğmaktadır.
Yine örnek olarak Dairemizin belirlediği sonuç ceza olan 1 yıl 3 ay hapis cezası TCK"nın 51. maddesinin değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır.
Dolayısıyla, bozma nedeni karşısında yeni hükmü, sanıkla yüzyüze gelen, kovuşturmayı yürüten mahkemenin kurması, böylece yeni bir takdir kullanması gereklidir.
TCK"nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlemesi, sonuç hapis cezasını belirledikten sonra duruma göre, 51. maddeyle ilgili olarak "daha önce kasıtlı bir suçtan hapis cezasına mahkum edilmemiş olması" gerekliliğine bağlı olarak, "suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması" hususunun veya 50. maddeyle ilgili olarak "suçlunun kişiliğini, sosyal ve ekonomik durumunu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığı ve suçun işlenmesindeki özellikleri" kovuşturma mahkemesinin değerlendirmesi yoluna gidilmelidir.
Dolayısıyla, hükmün bozulmasıyla yetinilip ortaya konulan hususların takdiri mahkemesine bırakılmalıydı.
Açıklanan sebeplerle, itiraz üzerine, TCK"nın 50. maddesinin 1. ve 3. fıkralarım gözetmeden ve CMK"nın 309/4. madde fıkrasının (d) bendinin varlık amacını aşar şekilde ve yine Mahkeme"nin takdir hakkını yok sayarak verilen, dosya içeriğiyle uyuşmayan 19.04.2016 tarihli hükmün yerinde olmadığı düşüncesindeyiz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.