14. Ceza Dairesi 2015/8440 E. , 2015/11503 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : KYB - 2015/337313
Cinsel taciz suçundan sanık İ.. K..’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 105/1, 43/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.860,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesinin 21.11.2014 tarihli ve 2014/505 Esas, 2015/368 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının miktarı ve niteliği itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı açıklansa dahi olağan temyiz yoluna tabi olmayacağından hukuka aykırılığın giderilebilmesi için olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna başvurulması gerektiği düşüncesiyle dosya kapsamına göre; sanığın cinsel taciz eyleminden dolayı, mahkemece 5271 sayılı Kanunun 231/6. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup, her ne kadar Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın sanık hakkında hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder şeklinde bir düzenleme ve aynı maddenin 10. fıkrası gereğince "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir." şeklinde düzenleme mevcut ise de, 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun başdenetçi ve denetçilerin niteliklerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde “26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı hapis cezasına ya da affa uğramış olsa veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olsa bile Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının birinci kısmının bir ve ikinci bölümündeki suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile yabancı devletlerle olan ilişkilere karşı suçlardan veya zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” şeklindeki düzenleme ile son zamanlarda yapılan kanun değişiklikleri ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararma hukukî sonuç bağlandığı gibi, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilerek 5 yıl boyunca denetim süresine tabi tutularak özgürlüğünün kısıtlanması, yaptırımlara tabi tutulması da İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı başlığındaki düzenlemeye aykırı olması karşısında, kararın hukuki sonuç doğurduğu ve bu durumun sanık aleyhine olduğu, benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 13.03.2013 tarihli ve 2013/7150 esas, 2011/11495 sayılı ilamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair mahkeme kararının kanun yararına bozulmasına karar verildiği nazara alındığında, somut olayımızda, mağdur A... A..."ın şikayetinden vazgeçmesine rağmen suçun her iki mağdura karşı işlendiği kabul edilerek, sanık hakkında Türk Ceza Kanununun 43/1. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 02.10.2015 gün ve 94660652-105-17-10873-2015-19501/63038 sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenerek gereği düşünüldü:
“Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmeden önce, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediğinin sabit görülmesi ve işlediği suç dolayısıyla hakkında cezaya hükmolunmuş olması gerekir. Ancak, mahkeme sanık hakkında mahkûmiyet kararı kurduktan sonra vereceği kararla, bu mahkumiyet kararının açıklanmasını geri bırakacaktır. Başka bir deyişle, mahkeme yaptığı yargılama sonucunda yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğini sabit görerek hakkında belli bir cezaya hükmedecektir. Ancak hükmün kurulmasını müteakip, mahkeme bunun açıklanmasının geri bırakılmasana karar verecektir.” (İzzet Özgenç, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, 3. Yılında Yeni Ceza Adaleti Sistemi, Ankara, 2009, s. 49)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında aslında ortada iki ayrı karar bulunmaktadır. Bunlar yapılan yargılama sonucunda kurulan mahkûmiyet hükmü ve kanunda öngörülen şartların bulunması durumunda da kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasından ibarettir.
5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder” hükmüne yer verildiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı içerisinde yer alıp açıklanmaması sebebiyle hukuken bir varlık kazanmayan mahkûmiyet hükmünün içinde yer alan hukuka aykırılıklar ancak hükmün hukuken varlık kazanması durumunda olağan veya olağanüstü kanun yolları denetimine konu olabilecektir.
Bu bakımdan, Gelibolu Asliye Ceza Mahkemesinin 21.11.2014 tarihli ve 2014/505 Esas, 2015/368 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararı ile ilgili olarak, açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasından sonra şartlarının bulunması durumunda temyiz veya kanun yararına bozma incelemesine konu olabileceği ve bu aşamadan sonra ancak hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıklar denetime konu yapılabileceğinden, koşulları itibariyle oluşmayan kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 09.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.