1. Hukuk Dairesi 2019/1235 E. , 2021/757 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.02.2021 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ...ile temyiz edilen davalı vekili Avukat Aydoğan Koru geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, davalının abisi ...ile arasında ticaretten doğan yirmi yıllık bir arkadaşlığın olduğunu,1999 depreminde iş yeri yıkılınca her türlü belge ve sözleşmenin zayi olduğunu, bu evrakların içinde ...ile arasında taşınmaz alım-satımına ilişkin bir takım sözleşmelerinde bulunduğunu, ...ın kendisine devretmesi gereken bir kaç tapu olduğunu söylediğini, ortada herhangi bir belge olmamasına rağmen kendisine duyduğu güven, arkadaşlık nedeniyle tapuları devretmeyi üstlendiğini, devretmediği tapular karşılığında da...a çek ve inşaat malzemesi verdiğini, aradan bir süre geçtikten sonra davalının kendisini arayarak maddi anlamda sıkıntılarının olduğunu, yardım edip edemeyeceğini sorduğunu, dava konusu 1998 ada 4 parseldeki 5 nolu bağımsız bölümü geçici olarak davalıya devredeceği, davalının da önceden devrettiği iki taşınmazı emaneten kendisine verebileceğini, işlerin yoluna sokulması halinde de herkesin aldığı taşınmazların iade edebileceği konusunda anlaştıklarını, davalının hem kendisini hem de oğlunu noter aracılığı ile vekil kıldığını, alıcı olarak davalı adına oğlunun vekaleten işlem yaptığını, bedel ödenmediğini, davalının taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescile, olmazsa bedele karar verilmesini istemiştir.
Davalı, hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağını, davacının tamamen haksız ve kötüniyetli olarak davayı açtığını, satışın tapuda yapıldığını ve davacının oğlunun davalıya vekaleten taşınmazı babası olan davacıdan satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, hâkim davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi uyarınca, ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davacının inançlı işlem hukuksal nedenine ilişkin açıklamalarda bulunduğu anlaşılmış ise de cevaba cevap dilekçesinde açıkça hile hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 141/1 maddesinde “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde serbestçe, ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasında taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia ve savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” ve aynı yasanın 31. maddesinde de “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
O halde, ön inceleme duruşmasında davacının hangi hukuki sebebe dayandığının açıklattırılması gerekirken, bu husus yerine getirilmemiş ise de, davacı tarafından gerek cevaba cevap dilekçesi gerekse istinaf ve temyiz başvuru dilekçelerinde açıkça hile hukuksal nedenine dayandığı belirtilmekle, bu hukuki sebep yönünden araştırma ve inceleme yapılması gerekirken inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olarak yargılama yapılarak sonuca gidilmesi doğru değildir.
Bilindiği üzere, aldatma genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. Taraflardan biri diğer tarafın ya da üçüncü bir kişinin kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca davanın ″aldatma″ niteliğinde bulunduğu gözetilerek değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı nitelendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerinde görüldüğünden, kabulüyle hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.