3. Hukuk Dairesi 2016/6558 E. , 2017/6578 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; .... Kadastro Mahkemesinde açılan 1990/124 esas sayılı dava sırasında, müvekkili ... ve dava dışı .... ile davalıların murisi olan..... arasında varılan anlaşma gereğince,....."in .... 1. Noterliğince düzenlenen 28.12.1993 tarih ve 25025 yevmiye nolu muvafakatname ile 145 ada 58 parsel sayılı taşınmazda kendisine isabet edecek hisseyi ... ve ...."e haricen devrettiğini beyan ettiğini, Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılamada....."e hiç pay verilmediğini, kararın 28.04.2008 tarihinde kesinleştiğini, ancak Süloğlu Tapu Sicil Müdürlüğünün bu taşınmazın tamamını..... adına tapuya tescil ettiğini, tescilden hemen sonra taşınmazın davalılar tarafından 3. kişiye devredildiğini, müvekkilinin kadastro mahkemesi kararının kesinleştiği 28.04.2008 tarihinde istirdat hakkının doğduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hak saklı kalmak üzere, şimdilik 10.000 TL"nin 28.04.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ise muvafakatnamenin düzenlendiği tarihte müvekkilinin muris Recen Temel"e 450.000 TL ödediğini bildirmiştir.
Davalılar vekili, 28.12.1993 tarihli muvafakatnamenin zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise müvekkillerin murisi....."in taşınmazdaki hak ve hisselerini .... Kadastro Mahkemesinin 1990/124 esas ve 2006/4 karar sayılı dava sonucu hükmen kazandığını, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca murise ödendiği iddia edilen bedelin muvafakatnamede belirtilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine ilişkin verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 23.03.2015 tarih ve 2014/9764 Esas, 2015/4592 karar sayılı ilamıyla “...Hal böyle olunca, mahkemece; ifanın imkansız hale
geldiği 28.05.2009 tarihi ile iş bu davanın açıldığı 15.11.2013 tarihi arasında geçen sürede zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek, davacı tarafa 28.12.1993 tarihli muvafakatname nedeniyle davalıların murisine ödediği satış bedelini ispat etmesi için imkan tanınması, satış bedelinin ödendiğinin ispat edilmesi halinde ise, ödenilen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca (talep edilen) 28.04.2008 tarihinde ulaştığı alım gücünün bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi ve ulaşılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
1-Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Mahkemenin Yargıtay"ca verilen bozma kararına uyması sonucunda kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde karar vermesi gerekir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karşın bozma ilamı doğrultusunda bir inceleme yapılmamıştır. Davacı, davaya konu ettiği taşınmaz için 450.000 TL ödemede bulunduğunu belirtmiş, dayandığı 28.12.1993 tarihli muvafakatname başlıklı belgede de “... 58 parsel sayılı gayrimenkulden her türlü hak ve alacaklarımı aldım...” denilmek suretiyle davalılar murisinin bu taşınmaza ilişkin hak ve menfaatlerini aldığı saptanmıştır. Davalılar, bedele karşı çıktığına göre davaya konu taşınmaz üzerinde keşif yapılmalı, taşınmazın muvafakatname tarihi itibariyle değeri belirlenmeli, bu değer üzerinden denkleştirici adalet ilkelerine göre karar verilmelidir.
2-Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifa ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana ve enflasyon oranlarına bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve az olduğu da bir gerçektir. Bu bakımdan iade kararı verilirken, satış sedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamasına göre; hukuken geçersiz sözleşme nedeniyle yapılan ödemelerin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ifanın imkansız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücü, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmelidir.
Hal böyle olunca, mahkemece uzman bilirkişi marifetiyle taşınmazın muvafakatname tarihi itibariyle değeri belirlenerek bu bedelin az yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca ifanın imkansız hale geldiği tarihteki ulaştığı alım gücü belirlenerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.