Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/5432
Karar No: 2016/10217
Karar Tarihi: 07.11.2016

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/5432 Esas 2016/10217 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/5432 E.  ,  2016/10217 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı sahibi bulunduğu taşınmazın tapu kaydının mahkemece, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle, iptal edildiğini belirterek, uğradığı zararın tazminini istemiştir.
    Davalı Hazine kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, gerek anayasal düzenlemeler, gerekse 3621 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında, kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağı, tapu sicilinin dayanağının idari karar da olsa yok hükmünde olduğundan tazminat hakkı vermeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 25/11/2008 tarih 2008/2501-14587 sayılı kararı ile; [Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın tespit tarihi 1931 tarihli Tapulama Kanunundan önce olduğundan tapulama tutanağı yoktur. İki katlı kargir ev ve arsası olarak tapuda kayıtlıdır. Geldisi 128 ada 6 ve 7 sayılı parseller olup, bunların tespitleri Tapulama Kanunundan önce tevhit tashihi olarak dava konusu tapu oluşturulmuştur. Davacının tapusunun tarihi 05/09/1974"tür. Davalı Hazine 09/05/2001 gününde taşınmazın kıyı kenar çizgisi dahilinde kaldığı gerekçesiyle tapu iptali davası açmıştır. Bu dava sonunda mahkemece tapu kaydının iptaline karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
    Davanın dayanağı TMK"nın 1007. maddesidir. Bu madde tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazine"nin sorumlu olduğunu hükme bağlamıştır. Bu sorumluluk objektif (kusursuz) sorumluluk halidir. Diğer bir anlatımla, zararın meydana gelmesi sonucu illiyet bağının kesilmemiş olması durumunda Hazinenin sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Davacı tapu kaydına güvenerek bu taşınmazı satın almış, daha sonra tapu kaydı iptal edilmiştir. TMK"nın 1023. maddesinde "Tapu sicilindeki kayda iyi niyetle güvenerek mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" denilmek suretiyle mülkiyet hakkının önemi vurgulanmıştır. O halde, davalı Hazinenin tazminatla sorumlu tutulması gerekir. Taşınmazın davacının mülkiyet hakkını kaybettiğine ilişkin yargı kararının kesinleştiği tarihteki değeri esas alınarak davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş] denilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacının davasının kısmen kabulü ile 297479.-TL"nin tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği 29/12/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve davacı kişiler tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15/07/2011 tarih 2011/6324 - 8361 sayılı kararı ile; [olayda davalı Tapu Müdürlüğünün dolayısıyla Hazinenin Türk Medenî Kanununun 1007. (Medenî Kanunun 917) maddesinden kaynaklanan sorumluğunun dikkate alınması zorunludur. Bu bağlamda, çekişmeli taşınmazın değerinin belirlenmesi önem taşımaktadır.
    Ancak, mahkemece, bu bağlamda yapılan soruşturma ve değerlendirmenin hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemez. Bilindiği üzere; davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev"i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması
    gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiyatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin göz önüne alınmasında zorunluluk vardır.
    Bunun sonucu olarak, arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhtesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması; bu yönden mahkemece de re"sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulması icap eder.
    Esasları yukarıda gösterilen tespitler yapılırken çekişmeli taşınmazın niteliğinin diğer deyişle arsa veya arazi olduğunun 17.04.1998 tarih 1996/3 E. ve 1998/1 sayılı İnançları Birleştirme Kararı içeriği ve sonucu ile birlikte gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Diğer yandan, Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararında değinildiği gibi, Belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı (1/1000 ölçekli) imar planı ile iskân sahası olarak ayrılan yerlerde bulunması; imar planında yer almayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için ise, Belediye veya mücavir alan sınırları içinde ve Belediye hizmetlerinden yararlanan meskûn yerler arasında yer alması zorunluluğu da dikkate alınmalıdır.
    Öte yandan, bu tür bir davanın, davacının taşınmaz mülkiyetini yitirdiğinin kesinleştiği (iptal ve tescil davası kararının kesinleştiği) tarihten sonra açılabileceği; mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle taşınmaz değerinin tespiti ve taşınmaz üzerinde bir bina var ise, kişinin yapılanmada iyiniyetli sayılıp sayılamayacağının tespiti bakımından bu binanın ne zaman ve hangi aşamada yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır.
    Mülkiyetin yitirildiği iddiası ile açılan ve devletin sorumluluğunu gerektiren tazminat davalarında, Hazinenin herhangi bir haksız fiiline (sebepsiz zenginleşme nedenine) dayanılmamaktadır. Bu nedenle, BK"nın 125 maddesinde ifadesini bulan genel zaman aşımının dava süresinin hesaplanmasında esas alınması gerekeceği ve davanın 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olacağı da kuşkusuzdur. Bu durumda, eldeki davanın da süresinde açılmış olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın değerinin yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde, inceleme ve araştırma yapılarak belirlenmesi, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.] denilmiştir.
    Mahkemece bozma kararına uyduktan sonra davacının davasının kabulü ile (Islah edilen kısım dikkate alınarak ve taleple bağlı kalınarak); 382.372.-TL tazminatın tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği 29/12/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 07/11/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi